Siyasî tartışmalar zevklidir, ama faydasızdır. Bu tartışmalar
bir yönüyle gıybete benzer.
Amiyane tabiriyle gıybetteki ‘tat’ başka konuşmalarda olmaz.
Hatırlanacağı üzere ‘kardeş eti yemek’ gibi görülen [Herhangi
biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?] gıybet,
görünüşte çok zevklidir. Hatta, hakikat midir bilemiyorum; şeytanın
gıybet edenlerin ağzına bal sürdüğü bile söylenir.
Bu mesele tam olarak bilinmediğinden, pek çok kişi siyasî tartışmalar yüzünden eşinin dostunun yüzüne bakamaz hale geliyor. Hatanın kimde olduğu tesbit edilse bile, açılan dil yaraları ve yıkılan kardeşlikleri tamir etmek çok zor oluyor.
En büyük tehlike de ‘sanal âlem’de yazılan ve paylaşılan mesajlar oluyor. Hem herkes bu musîbetten yana şikâyetçi, hem de yangına körükle gider bir vaziyet var. “O dedi, ben de dedim” anlayışıyla yara üstüne yara açılıyor. Hepimize düşen, bu yaraların açılmamasını temin etmek. Birbirimizi yanlış işlerde değil, doğru işlerde, ihtiyatta ve temkinde teşvik etmek olmalı. İnanın öyle şeyler yazılıyor, öyle iftiralar atılıyor ki; bazılarını yalanlamaya bile gerek yok.