En çevreci olması gereken ülkemizin, çevre konusunda geçer not
almadığını söylesek her halde itiraz eden olmaz.
Şehirlerimizin durumu bir yana, artık köylerimiz bile çevre
konusunda sınıfta kalıyor. ‘Medeniyet’ köylerimize ulaştıkça,
‘çevre’ kirlendi, etrafta çöp dağları meydana gelmeye başladı.
Dünyanın en güzel şehirlerinden olan İstanbul, acaba çevre noktasında geçer not alabilir mi? Bu kadar yüksek bina, yoğun trafik, nüfusa nisbetle park ve bahçelerin yetersizliği ciddî bir problem değil mi? Cadde ve sokak kenarlarına hatırı sayılır sayıda ağaç dikildi, ama bunları bile koruyamıyoruz. Yapılan her inşaat esnasında bazı ağaçlar, fidanlar feda ediliyor. Çevre dostu olanlar müstesna, müteahhitlerimizin bir kısmı inşaat demirlerini adeta ağaçların üstüne atıyor ve onların kırılmasına, yaralanmasına sebep oluyor. Belediyelerimiz de kaldırım düzenlemesi yaparken ağaçların ‘boğazı’nı betonlarla adeta sıkıyor ve onların ölmesine sebep oluyor. Bizim sokaklarda gördüğümüz bu manzaraları, idarecilerimiz görmüyor mu? Muhtemelen görmüyorlar, çünkü onlar ‘özel ev’lerinden ‘özel araç’larla ‘özel güvenlik’ eşliğinde seyahat ediyor. Halkın içine giren, sokaklarda gezen, hataları yerinde gören kaç tane ‘başkan’ımız var?
Türkiye epey bir süreden beri Artvin’deki Cerattepe konusunu tartışıyor. Ayrıntılar bir yana bırakılacak olursa, Cerattepe’de maden var ve bu madenin çıkarılmasına karar verilmiş. Tabiî ki ‘iş’i alan şirket, işe ağaç keserek başlamış. İtirazlar üzerine mesele Başbakan’a kadar gitti ve mahkeme kararının beklenmesine karar verildi. Hadisenin bir yönü böyle.