Son sözü en başta ifade edelim: Bütün darbe ve darbeciler
cehennemin dibine gitsin!
Türkiye, 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan saatlerde akla ve hayale
gelmeyen bir darbe girişimine, bir kalkışmaya, bir kargaşaya, bir
badireye sürüklenmek istendi. Kim tarafından tertiplenmiş ve
planlanmış olursa olsun böyle bir darbe teşebbüsü en ağır cezayı
almalıdır.
Bu darbe girişimi ve terör hareketi en büyük zararı bir bütün olarak milletimize ve ülkemize yapmıştır. Bu darbe kalkışmasının Türkiye’ye verdiği zararı tahmin etmek bile zordur. Her darbenin ülkemizi 20 ya da 30 yıl geriye götürdüğü bilinirdi. Bu defaki darbe teşebbüsü başarısız olmuş olsa bile Türkiye’yi en azından 5 ya da 10 yıl geriye götürmüş olması mümkündür.
Hakikaten akla ve hayale gelmeyen hadiseler yaşandı. Darbe girişimi daha önce yaşanan ‘fiilî, kanlı darbe’lerden daha kanlı oldu maalesef. Uçaklarla TBMM’nin bombalanması, bazı bölümlerinin harabeye dönmüş olması ‘darbe’ ile dahi izah edilemez! Akıl alır şeyler değil! Saatlerce süren çatışmalarda askerlerin ve sivillerin ölmesi Türkiye tarihine çok derin yaralar açmış oldu.
Yaşanan çirkin hadiselere her kim sebep olduysa mümkün olan en ağır cezayı almalıdır ki belki bundan sonra yeni darbelere teşebbüs edilmez. 12 Eylül 1980 darbesini bir lise öğrencisi olarak yaşamıştık. Daha sonra ‘post-modern darbe’ ve darbe benzeri hadiselere de şahit olmuştuk. Bu defaki darbe teşebbüsü çok daha çirkin, çok daha yaralayıcı. Adeta intihar saldırısı...
Hatırlamak gerekir ki son 20 yıldır “Türkiye’de bir daha darbe ihtimali yoktur” diye çok konuşuldu. Elbette öyle olmalı, darbe ihtimali tarihin çöplüğüne atılmış olmalıydı. Maalesef 15 Temmuz-16 Temmuz 2016 tarihinde yaşananlar gösterdi ki “su uyusa da darbe heveslileri uyumuyor.” Hak, hukuk ve adalet yolunda vaktinde gerekli adımların atılmamış olmasının bedelini bir bütün olarak ödemek mecburiyetinde kalınıyor.
Hadisenin ayrıntıları önümüzdeki günlerde daha net ortaya çıkar. Böyle çirkin bir hadisenin yaşanmasının çok farklı neticeleri ve yansımaları olabilir. Türkiye’nin normale dönmesi için çok yoğun bir çalışma yapılması ihtiyacı var. Bu hadise bir yönüyle de ülkemize itibar suikastıdır. AB üyeliği yolunda ilerleyen bir ülkede böyle hadiselerin yaşanması olacak şey değil. Elbette maddî meseleler diğer meselelere nisbetle çok önemli değil, ama bu kalkışma, bu darbe teşebbüsü maddî anlamda da derin yaralar açmıştır.