Akla gelmeyenler başa geldi ve komşumuz Suriye’de başlayan kavga, kargaşa ve iç savaş sonrasında milyonlarca kişi yerini yurdunu terk etti.
Savaş sebebiyle Suriye’yi terk edenlerden iki milyondan daha fazla insan da Türkiye’ye geldi, hicret etti ya da sığındı.
Böyle bir netice tahmin edilmiyordu. Buna göre hazırlık da yoktu belki, ama iş başa düşünce Türkiye bütün imkânlarını seferber etti. Kapısına dayanan bütün ‘misafir’lere kapılarını açtı. Binlerce insanın yaşadığı kamplar kuruldu. Başlangıçta dünya ve Avrupa bu meseleye ilgi göstermedi. Mültecileri, misafirleri ya da ‘yolcu’ları kabul etmediği gibi, milyonlarca mülteciyi kabul eden Türkiye’ye maddî yardımda da bulunmadı. En nihayet bu meselenin bir aylık, bir yıllık mesele olmadığı ortaya çıktı ve Avrupa ülkeleri devam eden bu göçün maddî masraflarını kısmen karşılamaya karar verdiler.
Milletimiz her zaman olduğu gibi mağdurlara, misafirlere, muhacirlere kucak açtı. Buna rağmen, ‘yara’ büyük olduğu için, problemler tam olarak halledilemedi. Kış aylarına girmemizle birlikte, sıkıntılar biraz daha artmış görünüyor.
Suriye’deki iç savaştan kaçarak Bingöl’e gelen sığınmacılarla ilgili bir haber, durumun vahametini ortaya koyuyor. Haberde şöyle denilmiş: “Bingöl’de yıkık dökük, tek katlı evlerde kalan Suriyeli sığınmacıların kış çilesi başladı. Suriyeli sığınmacılardan 51 aile, Bingöl’de zor şartlar altında derme çatma harabe evlerde barınıyor. Bingöl’de Kültür Mahallesi Bağdüzü Caddesi güzergâhında bulunan yıkık dökük, kapı ve pencereleri olmayan tek katlı bir evde 4 çocuğuyla kalan Hüso Kırdo (30), en büyük sorunlarının barınma olduğunu söyledi. Kırdo, şöyle dedi: ‘Kalacak, barınacak bir yerimiz yok. Kapısı, penceresi olmayan bir evde kalıyoruz. Kapı yerine battaniye astık, pencereleri naylon poşetle kapattık. Havalar soğudu, odun ve kömür ihtiyacımız var. Çevredeki aileler bize yardımcı oluyor, ama bu yeterli gelmiyor. Bize yardım edilmesini istiyorum. En küçük çocuğum 7 aylık, en büyüğü 12 yaşında. Gece havalar çok soğuyor ve mecburen sağdan soldan topladığım odun ve tahta parçalarıyla ateş yakıyorum. Ayrıca gıda ihtiyacımız da var. Çok zor şartlar altında yaşamımızı sürdürüyoruz.” (AA, 3 Aralık 2015)