Türkiye’nin tarihi, bir yönüyle de ‘tesettür tartışmaları tarihi’dir. Maalesef, cumhuriyetin ilân edildiği ilk yıllarda tesettür, ‘sınır dışına atılması gereken şey’ olarak görülmüştür. İcraatlar da bunu desteklemiş ve tesettürü tercih edenler engellenirken ‘açık-saçıklık’ teşvik edilmiştir. Tek parti döneminin sona ermesinden sonra (1950) politikalar değişmiş ve engeller kısmen sona ermiştir. Ancak tesettürün tam hürriyetine kavuşması yıllar almıştır. Tesettür, sadece başörtüsü değildir. Aynı zamanda tesettür, sadece hanımları muhatap alan bir ‘emir’ de değildir. Tesettür emrinin muhatabı, hem erkekler hem de hanımlardır. Hanımlar kendilerini ‘kem göz’lerden muhafaza etmek için tesettürü tercih ederken, erkekler de tesettürsüz olanlardan gözlerini ve dolayısıyla kendilerini korumak durumundadır. Tesettürün önündeki engeller kalkarken, başka bir ‘hastalık’ yayılmaya başladı. Tesettürün içi boşaltıldı, örtülü oldukları halde kendilerini ‘kem gözler’den sakınmayanlar ortaya çıktı. Elbette bu mesele enine boyuna konuşulmalı, tartışılmalı ve tesettürün gerçek mahiyeti herkese, hepimize anlatılmalı. Tesettür emrine uymamız için birbirimizi teşvik etmek durumundayız. Tesettüre uymayanları kınamakla bir yere varmak mümkün değil.