14 Eylül 2017, Perşembe
Dertlerimizden biri de içinde bulunduğumuz durumu tam olarak teşhis
edememiş olmamızdır.
Okula adım atan çocuklarımızı ömür boyu zehirleyecek anlayışlar
nefsin hoşuna gidecek sloganlar olarak zerk ediliyor. Her gün “Bir
Türk dünyaya bedeldir” sloganını duyan bir çocuk, bir genç Türkiye
ve dünya gerçeklerinden fersah fersah uzaklaşmaz mı?
Osmanlı-Türk düşünce tarihi, din-modernleşme ve din-siyaset ilişkileri üzerindeki araştırmaları ile tanınan Prof. Dr. İsmail Kara, bir röportajında ‘içinde bulunduğumuz durumu’ şöylece özetlemiş: “Tanımadığınız, bilmediğiniz, kuşatamadığınız yer sizin için kayıptır. Bu yeni bir hadise değil, ama bugün de devam ediyor. Biraz ümit kırıcı gözükebilecek örnekler de veriyorum, ama maksadım moral bozmak değil, ümit kırmak hiç değil, meselenin ciddiyetini anlatmak, ümidin nerede olduğunu göstermektir. Meselâ ülkemizde büyük bir Filistin yahut İsrail mütehassısı yoktur, Vehhabîlik mütehassısı yoktur, Türkî Cumhuriyetlerdeki tarikatlar mütehassısı yoktur, Yemen yoktur, Suriye yoktur, İran yoktur… Fransa’da, İngiltere’de, ABD’de, Almanya’da var, ama. Biz de ‘gönül coğrafyamız’ edebiyatıyla idare ediyoruz. Ben diyorum ki ‘gönül coğrafyamız’ hissiyat düzeyinde mühim bir şey ve tahkim edilmesi lâzım. Peki ya sonrası? Bunun bilgi, ilim, felsefe düzeyleri nerede? Dışişleri Bakanlığı, üniversite, fikir çevreleri sadece edebiyatla idare edebilir mi ve bu idare olur mu?” (Konuşan: Erkut Tezerdi, Karar g., 31 Temmuz 2017)