Erken seçim kararı alındıktan sonra yapılan tartışmalar
siyasette seviyenin iyice düştüğünü bir defa değil, bin defa daha
gösterdi. Gün içinde değil, neredeyse saatler içerisinde bazı
fikirlerin ve konuşmaların değiştirildiğine şahit olduk.
Siyasette seviyenin düştüğünü herkes görüyor. Ancak bunun
sorumluluğunun sadece siyasetçiler olduğu da akla gelmesin.
Elbette en büyük pay onlara aittir, ama normalde siyasetle çok
ilgisi olmayan ‘sade vatandaş’ların da tartışmanın seviyesini
aşağılara çektiği dikkatten kaçmıyor.
Tartışmaların seyrini ve seviyesini görmek için ‘sanal âlem’de yapılan yorumlara, değerlendirmelere ve paylaşımlara bakmak her halde yeterli olur. Bazı paylaşımları akılla, iz’anla, insafla izah etmek mümkün değil. Üstelik bahsettiğimiz paylaşımlar dünyaya iyilik örneği sunma iddiasında olanlardan da geliyor. Bir adım daha ileri gidip, insaf düsturlarına uymayan paylaşımların bazı mütedeyyin insanlardan dahi geldiği söylenebilir.
24 Haziran 2018 tarihinde hem milletvekili hem de cumhurbaşkanı seçimi yapılacak. İki seçimin bir arada olması, cumhurbaşkanı adaylarının daha fazla tartışılmasına yol açtı. Bürokrasi göre- vinden istifa edip milletvekili adayı olanlarla ilgili değerlendirmeler şimdilik gündemi meşgul etmiyor. ‘Ortak aday’lar gündeme geldiği için tartışma iyice alevlendi. AKP’nin kurucuları arasında yer alan ve cumhurbaşkanı makamına da oturan Abdullah Gül’ün aday olma ihtimali gündeme gelince eski dostlukların düşmanlıklara dönüştüğüne de şahit olundu.
“11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül”ün “aday olmayacağını” açıkladığı 28 Nisan 2018 tarihli sözlü açıklamasında dikkat çeken önemli bir nokta vardı. Gül, kendisi hakkında ‘arkadaşları’ tarafından sarf edilen sözleri eleştirirken Türkiye’nin geleceği ile ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: “Seçim sürecinin ayrıştırıcı bir atmosferde geçmemesi bütün arzum.