Televizyonlardaki dizilerin ve bazı programların çocuklara ve
aileye verdikleri zararı saymakla bitiremeyiz.
Başka konularda ‘kavga’yı göze alan idarecilerin, bu hususta suskun
kalmasını da anlamak mümkün değil. Televizyon başta olmak üzere
internet dünyasındaki tehlikelere dikkat çeken, bunlara karşı
tedbir alan bir idareci duyduk mu?
Tamam, bir açık kapı bırakalım ‘bildiğimiz kadarıyla’ diyelim. Belki bizim bilmediğimiz ve duymadığımız, ama bu tehlikelere karşı ciddî tedbirler alan, almak isteyen yöneticiler vardır. Onlara peşinen teşekkür edelim ve ederiz.
Karşı karşıya olduğumuz tabloyu görmekte fayda var: Başta diziler ve ‘evlilik programları’ olmak üzere televizyon ve ‘sanal âlem’de çok zararlı ve tahrip edici bir yayıncılık anlayışı hüküm sürüyor. Bu yayınların faydalı olduğunu söyleyebilen bir yönetici, bir eğitimci, bir ilahiyatçı, bir sosyolog var mı? İzleyenler dahil bu dizi ve yayınların iyi olduğunu söyleyen hiç kimseye rastlayamayız. Peki buna rağmen bu yayınlar nasıl devam ediyor?
Hem Türkiye hem de Danimarka vatandaşı olan ve uzun süre yurt dışında yaşayan bir ‘anne,’ geçen gün Yeni Asya’nın soruları üzerine şöyle demişti: “Burada çocuklara televizyon gibi şeylerle çok farklı ahlâksızlıkları aşılıyorlar. Diziler, haberler ve gazeteler ahlâksızlıklarla dolu. Türkiye’de bir ailenin evine rahatça götürebileceği gazete sayısı üçü dördü geçmez sanırım. Burada gazeteleri görünce şok oldum.” (Konuşan: N. Nur Ener, Yeni Asya, 29 Ocak 2016)
Yurt dışında yaşayan ve müstehcen yayınlar noktasında Türkiye’deki serbestiyeti gören çok sayıda başka ‘gurbetçi’ de tanıyoruz. Onlar da, yaşadıkları ‘yabancı’ ülkelerde müstehcen film, dizi ya da benzer ‘kötü’ yayınların şifreli ya da çocukların izleyemeyeceği geç saatlerde yayınlandığını ifade ediyorlar.