Kanun Hükmünde Kararname’lerin (KHK) sebep olduğu mağduriyetleri
azalmak bir yana her geçen gün çoğalmaya devam ediyor.
On binlerle ifade edilen mağdurlar arasında her meslekten, her
görüşten insanlar var. Değil binlerce kişiyi, bir kişiyi bile
mağdur eden bir uygulama varsa bunda ısrar etmemek lâzım.
Daha önceki olağanüstü dönemlerde de çeşitli kanunlar ve uygulamalarla insanlar mağdur edilmiştir. Türkiye gibi geçmişi tartışmalı uygulamalara sahne olmuş bir ülkede, yaşanan hatalardan ibret ve ders alınması beklenirdi. Bugün baktığımızda ise hatalardan ders alındığını söylemek kolay değil.
Son dönemdeki KHK’ların öncekilerden farkı, dokunduğunu tam anlamıyla yakmasıdır. Şöyle ki, bu KHK’larla işinden uzaklaştırılanlar başka işlerde çalışma imkânı bulamıyor. Suçu ispat edilmeyen, hapse konulmayan, ama fiilî olarak ‘çalışamamak cezası’ ile cezalandırılan bir kişi ne yapabilir? Bu yanlışı savunabilecek bir Allah’ın kulu çıkabilir mi? Bir öğretmeni düşünün. Yeni dönem KHK’sıyla görevden alındı, işten atıldı. Başka bir işe de giremiyor. O ve bütün ailesi mağdur olmadı mı? Emekli olma hakkını bile elinden alan böyle bir uygulama savunulabilir mi? Bu yapılan apaçık yanlışta ısrar anlamı taşımaz mı?