Seçimlerde milletvekili seçilerek TBMM’ye girenler, yürürlükteki anayasa gereği ‘yemin’ etmek durumunda.
Meclis’teki yemin törenleri çoğu zaman tartışmalara sebep olur. 1 Kasım 2015 seçimleri sonrasında teşekkül eden TBMM’de de yemin krizi yaşandı. Bir vekil, yemin metninde üç harflik bir değişiklik yaptı ve sonunda da Kürtçe bir ifade kullandı. Neticede, vekilin okuduğu yemin kabul edilmedi, ‘yemin etmemiş’ muamelesi gördü.
Anayasa gereği milletvekillerinin okumak mecburiyetinde olduğu yemin metninin iyi hazırlanmamış olduğu noktasında ittifak var denilebilir. Bu yemini okuyanlar da, okumayanlar da ‘başarısız bir metin’ olduğunu düşünüyorlar. Elbette yemine itiraz edenlerin maksatları birbirinden farklı olabilir. Kimi metindeki ifadelere, kimi metnin edebi yönden başarısız olduğuna, kimi de muhtevasına itiraz eder ve ediyor.
Bütün siyasî partiler ve liderler mevcut anayasanın (1982) darbeciler tarafından hazırlandığını ifade edip bunu değiştirecekleri yönünde söz veriyorlar. O halde, yemin metnine itiraz edilmesi de tabiîdir. Çünkü mevcut yemin metni, anayasaya sadık kalmayı icap ettiriyor. Peki, bir siyasetçi niçin değiştirmek istediği bir anayasaya sahip çıkmak mecburiyetinde kalsın? Ayrıca, anayasa değişmez değil. Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da tamamı ya da değişik maddeleri TBMM eliyle değiştirilebilir.