Müslümanların “büyüdükçe kurumsallaşarak güçlenen” değil de, “büyüdükçe rehavete kapılıp esastan uzaklaşarak parçalanan” şeklinde tezahür eden“organizasyonal yetersizlik”lerinin birine daha şahit olacağız mı?
Her ne kadar Ak Parti’nin “siyasal parti” olarak ve programı itibariyle“İslami bir kurum” olmadığı söylenebilirse de, nihayetinde müslümanların kurup yönettiği bir kurum olduğu da besbelli değil mi?
Elbette kurumları “dava”nın önüne geçirmemek lazım. Elbette kurumlar, davaya hizmet ettikleri sürece korunurlar ve değer bulurlar. Elbettekurumlar, hizmet ettikleri “dava”nın yerine geçer de tek dava “kurumsal yapı”nın korunması ya da “kadronun koltukta kalması” halini alırsa, öyle bir kurumdan bir an önce kurtulmak gerekir. Ancak, “büyük davalar”ın “güçlü kurumlar”la ve “nitelikli kadrolar”la yürütülebileceğini de unutmamak lazımdır.
Ak Parti, “büyük dava” iddiasında. “Yerellik”i, “bizden olma”yı,“güdümsüzlük”ü öne çıkarıyor; “2023 vizyonu” ve “2071 vizyonu” gibi hedefleri, “kendi kendine yeterlilik” gibi idealleri, “güçlü ülke” olma gibi projeleri var. Bu ideallerini/projelerini gerçekleştirmede ne derece başarılı oldu veya olmakta, bu ayrı bir konu. Başarıya etki eden pek çok faktör vardır ve tüm faktörleri olgunlaştırmak öyle kolay da değildir. Bu yüzden gidişattaki aksaklıklara dair -bazan tatlı, bazan sert- “yapıcı eleştiriler” getirerek, “nasıl daha iyi olabileceği”ne dair “öneriler” sunarak olumluluklara katkıda bulunmak gerekir.