“Af buyurunuz” ama, milleti “astarı yüzünden pahalı” bir hale sokanlara “açık bono vermek” istemiyorum. “Bela aramak” gibi bir niyetim yok. Lâkin, “başıma feleğin tokmağı inmeden” önce, “Allah hakkı için” yolumu düz tutmam lazım. Dünya hayatının sonu “bir avuç toprak olmak” değil mi? Hesap günü çok mu uzak görünüyor?
İnanın, “can attığım” her şey, “caka yapmak” için değil, hak ve hakikatin ihyası adına “cana işlemek” için. Bu kapsamda “acemilik etmek”ten mümkün olduğunca kaçındım. “Canımı şeytana satmak”tan da... Hakkaniyeti korumaya “canı burnuna gelmek” pahasına dikkat ettim.
Yaşananlar hakkında “ceffel kalem etmek”ten kaçınıyorsam, vebalden korktuğum için. Müslümanlara karşı “cephe almak” o kadar da basit olmamalı. Üstelik de “ciğeri beş para etmez” İslam karşıtlarıyla ittifak kurarak... “Curcunaya kalkmak”la adaleti nasıl sağlayabiliriz?
Tabiî, “çizmeden yukarı çıkmak” doğru değil. “Çoban kulübesinde padişah rüyası görme”nin akıbetinin “çevir kazı yanmasın”a varacağını da unutmamak lazım. O yüzden, “arabayı düze çıkarmak” ve müslümanların aralarındaki husumeti gidermek için “çorbada tuzum bulunsun” istedim.