Bugün güncel politikayı bırakıp, temel bir “sosyal/toplumsal yara”ya işaret etmek istiyorum. Bence “asıl sorun”umuz bu, ancak “günlük politika”nın rüzgârından buna vakit ayırmayı ihmal ediyoruz.
Eş-dost meclislerinde, konu-komşu diyaloglarında duyarsınız. Anne-babaların en büyük endişesi çocuklarına dair. Çocuklarının “İslami terbiye, bilgi, bilinç, amel ve ahlâk”tan yoksun olduklarından; kendi kendilerine, kendi çalışmalarıyla hayatlarını sürdürebilecek “özgüven”den,“yeterlilik”ten, “çalışma ve başarma azmi”nden yoksun olduklarından; her işlerinde “başkalarının desteğine muhtaç” bulunduklarından yakınırlar.
Hakikaten de günümüz nesli sorunlu bir nesil. Anne-babalarının endişe etmelerine yol açacak menfi halleri çok. Çevrenize kulak verdiğinizde, şu tür şikâyetleri çokça duyarsınız: “Sorumluluk duyguları yok. Bencillik” had safhada. Hayatlarında disipline, plân ve programa yer yok. İdeal sahibi değiller. Bir işi yapıp bitirme, başarma arzuları bulunmuyor. Söz dinlemiyorlar. Temel alışkanlıkları edinemiyorlar. Dağınık ve düzensizler. Âdâb-ı muâşeret kurallarından yoksunlar...”