Dün, bir “asgari ücretli”nin “seçim ve geçim arasında”ki halet-i ruhiyesinden söz etmiştim. Bugün asgari ücret konusuna giriş yapmak istiyorum.
Seçim çalışmaları esnasında asgari ücret konusunda Ak Parti dışındaki siyasi partilerin vaatleri oldu. Her ne kadar bazıları gerçekleşmesi mümkün olmayan, “nasılsa iktidara gelemeyeceğim, bol keseden atayım, ne kadar tutarsa kârdır” türünden olsa da, gerçekleşebilir rakamlardan oluşan vaatler de vardı. Ama seçmen, iktidara gelebileceklerine inanmadığından itibar etmedi.
Ak Parti ise, “asgari ücretin arttırılmasına karşı” çıkıp, bir kısım seçmeni kaçırdı.
Ailelerin “ekonomik ve sosyal problemleri” araştırıldığında, “sefaletin sanılandan büyük olduğu” görülecektir. “Sosyal Devlet”in ana görevleri arasında, ailelerin ekonomik ve sosyal problemlerini çözmek başı çeker.“Toplam zenginlik” değil de, “toplam zenginliğin bireylere ve ailelere düşen gerçek değerleri”nin hesaplanması ve her birinin “yoksuluk sınırı”nın, hiç değilse “açlık sınırı”nın üzerinde olmasıdır önemli olan. Belirli bir sınıfın yüksek gelir düzeyine ulaşması ve toplam geliri böldüğünüzde kişi başına düşen ortalamanın yüksek çıkması aldatıcı olur. O “toplamın, bireylere ve ailelere düşen yüksek ve yeterli gerçek değerlerinin bileşimiyle elde edilmiş olması” lazımdır.