Eğer “büyük ve köklü değişimler ve yenilikler” yapmak istiyorsanız, bunu “küçük mevzuat düzenlemeleri”yle yapamazsınız. Yaparsınız da kalıcı olmaz. Sizinle aynı amacı gütmeyen, aynı endişeyi taşımayan bir “uygulayıcı”nın eline geçtiğinde “hiç” olur gider. O yüzden, “esaslı işler”iniz için, uygulayıcıya göre özü ve esası değişmeyecek “kalıcı çözümler” üretmeli, bunun için de “büyük devrimler” gerçekleştirmelisiniz.
Geçtiğimiz günlerde “mahkeme zorunlu din dersine dur dedi” başlıklı bir haber dikkatimi çekti. Her nedense kamuoyunda çok da yer bulmayan bu haberi okuyunca zihnimde yukarıdaki cümleler teşekkül ediverdi. Zira haberin konusu, belki kendi içinde çok da önemli görülmeyebilir, ama “sorunlu bir gerçek”imize işaret etmesi bakımından bence çok önemli.
Önce, “odatv.com”da yer alan habere bakalım: “Karamürsel’de bir ortaokul öğrencisi seçmediği halde ‘seçmeli din dersine’ girmeye zorlandı. Öğrencinin velisi dayatmaya karşı dava açtı. Sakarya Bölge İdare Mahkemesi uygulamayı durdu.”