Yedi yıl önce başımıza gelmiş, bir türlü çözememiştik, unutup gitmişim… Geçtiğimiz günlerde üç arkadaş gittiğimiz lokantada yine 260 lira hesap gelince, birden aklıma düştü o stres bir kez daha depreşti… Hele bozuk paramız olmadığından her birimiz 100’er lira uzattığımızda “arkadaşlar,” dedim “şu lezzetli yemeğin sonunda korktuğum başıma geldi.” Onlar, yedi sene önceki o yemekte olmadıklarından, yaşadıklarımızı ve onlara yaşatacağımı bilmiyorlardı!
Yeni keşfettiğimiz restoran, makûl fiyatlı bir aile işletmesiydi. Yiyip içtiklerimize baktığımızda 260 lira son derece hesaplı bir rakamdı. Neyi kastettiğimi anlayamadan, şaşkın bir ifadeyle beni izliyorlardı…
“Hele şu paranın üstü de gelsin, anlatacağım” dedim. Garson, tam tahmin ettiğim gibi kendisine bahşiş vermemiz için 300 liranın üstü olan 40 lirayı, 4 tane 10 liralık olarak getirdi. Biz de (tıpkı yedi yıl önce başka bir masada başka arkadaşlarla yaptığımız gibi) birer 10 lirayı aldık, kalan son 10 lira da garsonun bahşişi oldu…
“Hadi, kalkalım, bir yerlerde bir kahve içelim, size bu hesabın nasıl ve ne kadar sorunlu olduğunu anlatayım,” dedim. Yine bir şeycikler anlamadan, şaşkın şaşkın yüzüme baktılar. Her şey yolundaydı, yemekler lezizdi, hesap düzgündü, bu adam ne yapmak istiyor, diye düşündüklerini yüzlerinden okuyabiliyordum…
Günün boğucu sıcaklığının izlerinin kaybolmaya başladığı bir saatti… Hafif hafif saçlarımızı okşayan bir esinti de başlamıştı. Yol kenarında sandalyeleri olan kahvelerden birine oturduk… Merakla beni izliyorlardı… “Siparişlerimizi de verelim ki, anlatacaklarım, bölünmesin” dedim… Konuyu uzattığımın farkındaydım, artık anlatmaya başlayabilirdim…
“Arkadaşlar,” dedim “lokantadaki hesapta problem vardı! Farkına varabildiniz mi?”