"Bona fortuna" yani iyi şanslar... Bu iki sözcüğün bulunduğu eşiğin üzerinden geçerek girmiştim Metropolis kazı evine. Talihin o kocaman tekerleği insanlık tarihi süresince daima dönüyor, dönüyor ve sonra, sonra bir gün şans denk geliyor... Senelerce senelerce evvel benim de şansım yaver gitmiş, arkeolojik kazılara katılma izni almıştım… Bu deneyimi yaşadığım ilk antik kent olacaktı Metropolis…
Bir arkeologun belki de en çok ihtiyaç duyduğu sözcük, şans. Örneğin, günlerce, haftalarca, aylarca hatta yıllarca kazar, kazar, kazar... Aradığını, bulmayı umduğunu ele geçiremez. Bir gün yağmur yağar, toprak kayar, hiç ummadığı bir yerde karşılaşıverir insanlık tarihine ışık tutacak bir belge ile... İşte şans! Bona Fortuna...
Metropolisliler de buna ihtiyaç duymuş olacaklar ki evlerden birinin kapısının önüne 1.5 metre genişliğinde, 5.5 metre uzunluğunda bir mozaik üzerine işlemişler bu Latince sözcükleri. Girerken ve çıkarken okumuşlar ve belki de bu nedenle M. Ö. 3. yüzyıldan sonra şansları yaver gitmiş, tiyatro, bouleuterion ve stoa gibi anıtsal yapılar inşa etmişler; zengin bir kentte yaşayan vatandaşlar olmuşlar.
Neredeyse çeyrek asırdır Metropolis kazılarını izlemeye çalışıyorum… İlk 10 küsur yılına hemen her sene ziyaret ederek tanık olmuştum. Bir kentin toprağın altından günyüzüne nasıl çıkarıldığını adım adım izlemiştim…
Posta kutuma “Metropolis Antik Kenti 2017 kazı çalışmaları tamamlandı. Geçen sene yapılan kazılarda ana tanrıça kenti Metropolis’te ilk kez aile mezarına rastlandı. Yine kazılara göre Metropolis, Helenistik dönemde Akdeniz’in ticaret merkeziydi” şeklinde bir bülten düşünce, anılarım gözlerimin önünden geçti, 15 yıla yakın bir aradan sonra yeniden yazmak istedim ana tanrıça kentini…
Bu yıl kazı çalışmalarında kentteki sosyal yaşama ve ölü gömme âdetlerine ışık tutan buluntular tespit edilmiş, yüzey araştırmalarıyla da Metropolis’in ticari hayatına dair önemli yapılar kayıt altına alınmış.