Af Yasası hazırlıkları sürüyor gördüğümüz kadarıyla.
Her ne kadar MHP’nin af teklifine karşı iktidar partisi kanadından “olumsuz” bir yanıt verilmiş gibi görünse de, iktidar partisinin de “Bir tür af” hazırlığında olduğu gizli bir bilgi değil.
Benim af meselelerine yıllardır soğuk batığım, Rahşan Affı döneminde bu affın çıkmaması için neredeyse tek başıma yazar olarak uğraş verdiğim ortada.
Şurası çok açık ki, Türkiye gibi bir ülkede affa maffa gerek yok.
Çünkü zaten burada tüm suçlara örtülü af var.
Bunu niye mi yazıyorum?
Okuyun da haklı mıyım, haksız mıyım siz karar verin.
Dün ajanslardan bir haber geldi.
Oğuzhan Akdin ve Alparslan Akdin isimli iki kardeş, Bodrum’da uğradıkları silahlı saldırıda ağır yaralanmışlar.
Haberi okuyunca şaşırdım.
Çünkü Oğuzhan Akdin ismi hiç de yabancı bir isim değil.
Elbette hatırlamayabilirsiniz, hatırlatayım.
2006 ve hatta 2007 yılları Türkiye’de bir seri “karanlık cinayetin” işlendiği yıllar olarak tarihe geçti.
Özellikle de Trabzon’da Rahip Santoro ve Maraş’taki Zirve Yayınevi cinayetleri Türkiye’yi o günlerde sarstı ve uluslararası alanda da çok zor durumda bıraktı.
Bugün baktığımız yerden bu cinayetlerin kuvvetle muhtemel FETÖ bağlantılı olduğunu ve AK Parti’yi o gün, kendini "Gülen Cemaati" olarak tanımlayan yapıya yaklaştırmak için kurgulanmış olduğunu düşünmek mümkün.
Neyse, detaya girmeye gerek yok.
Bodrum’da silahlı saldırıda ağır yaralanan Oğuzhan Akdin işte o günlerde Rahip Santoro cinayetini işleyen kişiydi.
Cinayetten sonra yakalanmış, yargılanmış ve suçlu bulunmuştu.
Normalde ne düşünürsünüz? Türkiye’yi sarsan ve çok zor durumda bırakan bu cinayet hükümlüsünün hapiste olması gerektiğini değil mi?
Hayır efendim öyle değil işte.
Böylesine önemli ve sarsıcı bir cinayeti işleyen kişi meğer 3 yıl kadar önce serbest bırakılmış ve ortalıkta gezmeye başlamış.
Ve ne olduysa Bodrum’da vurulmuş.
Böylesine önemli bir cinayetin suçlusu olduğu kesinleşen bir kişinin bile 9 yıl hapis yatıp çıktığı yerde bir de af çıkacak.
Bari yasaları öyle bir değiştirin ki, bundan sonra suçlulara ceza değil, madalya verelim. Hatta devlet yardımı da alsınlar.
Uyar mı?
***
Fransız Senegal’de artan Türk etkisi
Geçmiş yıllarda birkaç kez gitmişliğim vardı Senegal’e.
İlk gidişimde gördüğüm tipik bir Fransız sömürgesi olmanın ötesinde bir konumu vardı.
Neredeyse Fransa’nın bir vilayeti gibiydi.
Her tarafta Fransız işletmeleri, resmi dili Fransızca, tam bir Fransa egemenliği.
Tek farkı fukara olmasıydı.
Daha sonraki ziyaretlerimde Çin’in de Senegal’e ciddi bir yatırım yaptığını ve Fransızlarla rakip olmaya başladığını fark ettim. Çin’in Afrika ilgisi Senegal’de de kendini gösteriyordu.
Bu kez ise çok şaşırtıcı bir durumla karşılaştım.
YENİ DAKAR’I TÜRKLER YAPIYOR
Senegal’de muazzam bir Türk gücü ve Türk etkisi oluşmaya başlamış.
Özellikle de bir grup öne çıkıyor. Summa Grubu.
Summa Türkiye merkezli, Türkiye’de faaliyeti olmayan, 1990’lardan beri Rusya’da çok büyük işler yapan bir grup.
Senegal’e 5 yıl kadar önce girmişler ama ne giriş.
Önce Dakar Havalimanı’nın ihalesini YİD yöntemiyle almışlar.
25 yıl işletecekleri havalimanını sıfırdan yapmışlar. Dubai Havalimanı’nın küçük bir modeli.
Ardından Dakar Kongre Merkezi ihalesini kazanmışlar.