AFRİN harekâtı sonunda başladı.
Şaşırtıcı değil.
Beklenmeyen bir durum değil.
İki nedenle.
Türkiye’nin çıkarları böyle gerektirdiği için, güçlü liderler güç göstermeyi sevdiği için.
Ancak hakkını da vermek lazım, şimdilik çok akılcı bir şekilde ilerliyor “Afrin harekâtı”.
Türkiye kendi topraklarından toplarla ve yine kendi topraklarından havalanan jetlerle vuruyor Afrin’i.
Kara harekâtı ise Özgür Suriye Ordusu tarafından yapılıyor.
Yani Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kara gücü, komşu bir ülkenin topraklarına fiilen girmiş değil, fiilen çatışmaların içinde bulunmuyor.
Nasıl ki ABD bölgede elini ateşe sokmuyor ve maşa kullanıyorsa, Türkiye de kendi enstrümanlarını kullanıyor.
Bu doğru bir harekât modelidir.
Bundan sonra olabilecek muhtemel gelişmelere karşı alınmış akılcı bir önlemdir.
Bölgesel bir gücün uygulaması gereken yöntemdir.
Dünkü yazımda da uyardığım gibi, eğer bu harekâtın kara bölümünün içinde fiilen Türk askeri, Türk ordusu, dolayısıyla Türkiye doğrudan yer alsaydı, sonrasındaki gelişmeler Türkiye açısından “riskli” olabilirdi.
Ancak bu yöntemle risk minimize edilmiş, Türkiye elinin kaynayan kazanın ya da yanan ateşin içine sokmadan gerekeni yapma iradesini göstermiş oluyor.
Afrin’de ABD desteğini arkasında fazlaca bulamayacak olan PKK’lıların direnme gücü çok fazla olmayacaktır.
Ancak bir sonraki adım olacağı söylenen Münbiç’te işler biraz daha karışık.
Orada ABD destekli PKK karşısında ÖSO’nun ne yapacağı oldukça tartışmalı bir konu.
Yine de sadece Afrin’de elde edilecek bir başarı ve PKK’nın oradan sökülüp atılması bile önemli bir adım olacak.
Ama ortada yine “taş gibi” bir sorun var.
Afrin’i PKK’dan sonra kim yönetecek?
Eğer Suriye merkezi yönetimi, yani Esad burada hâkim olmazsa sorun bitmeyecek gibi duruyor.
Tam aksine Afrin sürekli bir savaşın meydanı, patlamayan bir çıbanbaşı olarak yanıbaşımızda hep duracak gibi görünüyor.
***********
MERAK ETMEYİN SİZE KIZMIYORUM
DOĞAN Grubu’ndan bir mektup aldım.
Cumhuriyet Gazetesi’yle ilgili yazılarım için “Bizi Cumhuriyet’in mallarını ucuza kapatan bir grup gibi göstermek istiyorsunuz”demişler.
Çok açık söyleyeyim, Doğan Grubu’na yönelik böyle bir suçlamam veya imam dahi olmadı.
Bir malı değerini düşürerek elden çıkarmak, o malın sahibinin işidir, alıcısının değil.