Antalya’da İslamcı bir derneğe ait öğrenci yurdunda olan felaketi dün yazdım.
Başka yerlerde de yazıldı.
Yurt aşçısının, 18 yaşındaki üniversite öğrencisi gencin kafasını satırla bedeninden ayırması, “Haberin yeni kaynağı” olarak lanse edilen sosyal medyada, bir kulüp başkanının sözleri ya da bir magazin ünlüsünün zırvalıkları kadar bile ilgi çekmedi.
Ruh hastası olduğu bilinen bir aşçı, "Deccal’ı vurdum" diyerek gencin kafasını satırla kesmişti.
Ve güzelim memleketim için bu durumlar artık sıradan olaylar, vakayı adiye idi.
Ancak yine de olayla ilgili kimi gelişmeler oldu.
Antalya İlim ve Kültür Derneği’ne ait öğrenci yurdunun “İzinsiz ve ruhsatsız” olduğu belirlendi.
Doğrusu hiç şaşırmadım.
Bu gibi derneklere, vakıflara ait yurtlar genelde ya izinsiz ve kaçak oluyor ya da asla denetlenmiyor.
Hatırlayacaksınız, 5-6 yıl önce Adana’da yine bir cemaate ait kız öğrenci yurdunda yangın çıkmış, 11 kız öğrenci ve bir eğitmen hayatını kaybetmişti.
Orada da yurdun denetlenmediği, yurt olmaya uygun bir bina olmadığı ortaya çıkmıştı.
Ne yazık ki, işin içine “ilim” kelimesi bir şekilde sokulup, tabela yeşil beyaz olunca ve “dindar ve kindar” bir hava verilince denetim işi de Allah’a havale edilmiş oluyor.
Bu kez de öyle olmuş.
İzinsiz, ruhsatsız bir yurt açılıvermiş.
Tabii burada yanlış iliklenen ilk düğme.
Bir Bakan bu derneğin yurtlarının açılışına katılır, dernekle ilgili övücü lakırdılar sarf edince, ne yazık ki bu gibi kurumlar hiç de hak etmedikleri bir dokunulmazlık kazanıyorlar.