Sevilay Yılman’ın bir yazısı üzerinden abuk sabuk yakıştırmalar
yapılıyor Habertürk’e.
Ciddiye alınır tarafı yok.
Neymiş, Yılman “Dondurmada bile şarbon tehlikesi varmış” diye
yazmış.
Yazar tabii, ortalıkta tevatürün bini bir
para.
Ben de bir kaç gün önce Türkiye’de mikrobiyoloji konusundaki en
önemli 3 uzmanla konuştum Şarbon’u.
Enfeksiyon Hastalıkları Derneği başkanı Mehmet Ceyhan’a, Türk
Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği başkanı
Prof. Önder Ergönül’e ve Türk Klinik Mikrobiyoloji Derneği Erişkin
Bağışıklanması Çalışma Grubu Başkanı Prof. Esin Şenol’a
sordum.
Bu hastalığın insanlar üzerindeki etkisini
konuştum.
Evet şarbon veterinerlerin konusu ama insana bulaşırsa bu hekimler
bakıyor konuya.
Prof. Ceyhan kendi hastanelerinde 4 hastanın olduğunu, ülke
genelinde 20 kadar vaka olduğunu bir kısmının tedavilerine başlanıp
taburcu edildiklerini, bir kısmının ise hala hastanelerde yattığını
söyledi. “Bu deri şarbonu. Solunum yoluyla bulaşan şarbon gibi
öldürücü değil ama uzun bir tedavisi var”
dediler.
Tehlikesinin ortamlarda yıllarca hayatta kalabilen bir bakteri
olduğunu, ABD’de bir müzisyene çaldığı davulun derisinden bile
bulaştığını anlattılar. Ben de bu konuşmalardan sonra şu anda
korkulacak kadar vahim bir durum yok diye yazmıştım Sevilay
Yılman’dan günler önce.
Haberciliği tek bir kriter üzerinden yapanların bunları anlaması
kolay değil elbet.
Ancak gerek Sağlık, gerekse Tarım Bakanlıklarının bu konuda meydanı
boş bıraktıklarını düşünüyorum.
Çünkü özellikle sosyal medya üzerinden türlü tevatür
yürüyor.
Ve hiçbir resmi, güvenilir, akla hitap eden açıklama devlet
tarafından gelmiyor.
Mesela, “İstanbul’da Ahırkapı açıklarında Brezilya’dan gelen
büyükbaş hayvan yüklü bir gemide binlerce hayvan telef oluyormuş ve
ölen hayvanlar denize atılıyormuş” diye bir bilgi döndürülüp
duruyor!
Doğru mu değil mi?
Bir kişi de açıklama yapmıyor.
Gazetecilik de öldüğü için bir haber merkezi bir tekneye binip bu
geminin yanına gitmiyor.
İl Sağlık müdürlüğünden de, İl Tarım müdürlüğünden de bir açıklama,
bir bilgilendirme gelmiyor.
Hay böyle olunca da Şarbon sosyal medya üzerinden
yalıyor.
Haliyle herkes ürküyor.
Vatandaşın tedirginliği haber yapmak ise “Karşıtlık”
oluveriyor.
***
Yanlış mı anlattım acaba?
Dünkü Esad yazım biraz yanlış anlaşıldı anladığım
kadarıyla.
Ben “Türkiye Esad’la görüşmemelidir” diye bir cümle
etmedim.
Tam aksine görüşülmeli diye çok yazdım
konuştum.
Erdoğan’ın Başbakanlığı sırasında Esad’la görüşen CHP heyetine
kızgınlığını ifade ederken, kendisine bizzat “Bir gün Esad’la
konuşmak zorunda kalırsak CHP’nin böyle bir arka kapı açmış olması
Türkiye için iyi değil mi?” diyen tek
kişiyim.
Benim dediğim şu:
“Türkiye’nin Esad’la görüşmesi mülteci sorununu çözmez. Çünkü
Türkiye, Esad’la uzlaşsa bile bu mülteciler Esad korkusu nedeniyle
asla geri dönmezler”
Çünkü demokratik ve insan haklarına saygılı olmayan bir Suriye’de
Esad’ın kendilerinden intikam almasından
korkarlar.”
Suriye’nin iç yapısını bilmeden, “Ne var canım barış gelir onlar da
döner” demek bilgisizliktir.
Benim söylediğim budur.
***
Balık bile dövize bağlı
Kocaman Balıkçılık’ın patronu Osman Kocaman uğradı önceki
gün.
Bloomberg HT’de bir programa gelmiş.
Sonra da bana uğramış.
Mektebi Sultani’den 45 yıllık arkadaşım.
Dünyanın dört denizinde balıkçılık yapar.
Balık yetiştirir.
Üretiminin yüzde 90’ını da ihraç eder.
Gelince takıldım, “Hadi iyisiniz. Dolar yükseliyor. İhracatçılar
köşeyi dönecek”
Acı acı güldü.
“Uzaktan öyle görünüyor değil mi” diyerek.
Sonra da anlattı:
“Denizlerimizde balık falan kalmadı. Artık dünyanın dört bir
yanında, Fas’ta, Tunus’ta hatta Libya’da avlanıyoruz. Moritanya’ya
da balıkçılık yapıyoruz. Bu ülkelerde kota satın alıyoruz. Orada
yakaladığımız orkinosları getirip Türkiye’de büyütüp yağlandırıyor
Japonya’ya satıyoruz. “
“Eee, daha ne istiyorsun”
Devam etti:
“Kotalar için döviz ödüyoruz. Çiftliklerde beslediğimiz balıkların
yeminin yüzde 80’i yurt dışından geliyor, dövizle alıyoruz. ÖTV’siz
mazotumuzun litresi 5 TL olmuş. Dışardan bakarsan ihracatçıyız. Ama
aslında katma değer olarak bakarsan yüzde 15 civarında bir katma
değer yaratıyoruz. 100 dolarlık ihracat yapmak için 85 dolarlık
ithalat yapıyoruz. “
Bunu niye aktarıyorum size.
Türkiye’nin ihracatta ithalata ne kadar bağımlı olduğunu anlayın
diye.
Balıkçılıkta bile durum buysa gerisini siz düşünün.
***
Tavuk farklı mı?
Bir nebze daha ucuz et yememizi sağlayan tavukçuluk sektörünün
devleri peş peşe batıyorlar.
Büyük bölümünün zor durumda olduğunu biliyoruz,
duyuyoruz.
Son olarak Banvit’in batmaktan kurtuluşu Brezilyalı bir firmaya
satmakta bulduğu yazıldı.
Peki niye düşündünüz mü?
Çok basit. İthalata bağımlılıktan.
Türkiye’de tavuk yemi bile dışardan geliyor.
Kurlar yükselmeye başladığı anda, tavukçular zor duruma
düşüyor.
“Peki yabancı niye aldı?” diyeceksiniz.
Çünkü Banvit’i alan Banvit’in Brezilyalı tavuk yemi
tedarikçisi.
Anladınız mı vahameti…
***
İdlib kaygısı
Tahran’daki zirve yakın dönemde sınırımızda olabilecekler ile
ilgili olarak beni karamsarlığa sürükledi.
Bir yanda Esad’la sonuna kadar iş birliğinde kararlı görünen Rusya
ve İran. Hemen aralarında onlarla aynı masada olarak bu sorunu
çözmek isteyen ama Esad’ı asla ülkenin başında görmek istemeyen ve
Suriye’nin asıl kaybedeni Türkiye.
Zaten imkansıza yakın bir birliktelik ama bir şekilde sürdürülüyor.
Bu büyük başarı.
Ancak toplantı sonunda su yüzüne çıkan derin fikir ayrılığı
İdlib’de istemediğimiz şeylerin olabileceğine ilişkin derin bir
kaygıyı beraberinde getiriyor.
***
First Lady’den mail
Trump’ın yakınından olduğu anlaşılan birilerinin New York Times’e yazdığı makale ABD’de kıyamet koparırken, olağan şüpheliler listesi de yayınlanıyor.
Ülkeleri yönetenler toplumun bir bölümü tarafından garip karşılanan
işler yapmaya başlayınca böyle şeyler olur.
Yöneten öfkeli ve laf anlamaz biri ise ona yakın kişilerin gelecek
açısından kendini güvenceye almak için bu nevi şeyler yazıp
söylemesi normaldir.
Bu makale NYT’a gönderilmeden bir süre önce bizim Serdar Turgut,
Başkan’ın eşi Melania Trump’ın başkana bayrak açtığı şeklinde
anlaşılabilecek bir yazı kaleme aldı.
Serdar’ın yazısından bir gün önce ise Melania Trump’tan gelen bir
mail düşmüştü posta kutuma.
Serdar’ın söylediğinin tam aksine kocasına büyük haksızlıklar
yapıldığını, medyanın ve muhalefetin kocasına haksızlıklar
yaptığını anlatan bir metin.
Bir yanda First Lady’nin kocasına tepkili olduğu haberleri, bir
yanda böyle bir metin.
Ve doğrudan doğruya Trump’ın kendi özel ofisinden
yollanmış.
Ya yazılanlar doğru değil ya da Melania Trump şu anda Trump’ın
rehinesi.
***
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Teslim olmadığımız zaman.