CRM dediğim, “müşteri ilişkileri yönetimi”.
Siyasette partileri trene benzetmek fena bir yaklaşım değil aslında.
Hızını, vagonlarını, koltuklarını ya da kuşetlerini, restoranını beğenip biniyorsunuz.
Bir dahaki istasyona kadar inmek yok.
Yani iki seçim arası inemezsiniz.
Sonra istasyon geliyor. Yani seçim.
Vagondan, vagonda aldığınız hizmetten ve trenin sizi götürdüğü istikametten memnunsanız aynı trende devam.
Yok eğer yanlış trene bindiğinizi düşünüyorsanız, kondüktör sizi götüreceğim dediği yere götürmüyorsa, tren fazla kalabalık olduğu için ya da görevliler yorgun ya da umursamaz olduğu için beklediğiniz hizmeti alamıyorsanız, istasyonda trenden kendinizi atıyorsunuz ve başka bir trene biniyorsunuz.
Demokrasiye çok uygun bir durum.