Türk parasının kıymetinin korunması hakkındaki kanunda dün bir
değişiklik yapıldı.
Değişiklik şöyle yazılmış kararnamede:
“Türkiye’de yerleşik kişilerin Bakanlıkça belirlenen haller
dışında, kendi aralarındaki menkul ve gayrimenkul alım satımı,
taşıt ve finansal kiralama dahil her türlü menkul ve gayrimenkul
kiralama, leasing ile iş, hizmet ve eser sözleşmelerinde sözleşme
bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri
döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak
kararlaştırılamaz”
Türkiye’nin dolarize olmasını engellemek maksadıyla alınmış bir
karar.
Bu kararı eleştirecek kadar ileri gitmeyi
düşünmüyorum.
Bunun eski Türkiye’ye değil, Turgut Özal öncesi “daha eski
Türkiye”ye dönüş olduğunu söyleyecek kadar da şuursuzlaşmadım.
Yine de bazı sakıncaları sıralamak isterim.
1. Türkiye son yıllarda emlak sektöründe oldukça ciddi yatırımlar aldı. Yabancıların Türkiye’deki mülk edinmelerinden övgüyle söz edildi. Pek çok büyük alışveriş merkezi ve pek çok konut projesi yabancı yatırımcılar tarafından satın alındı. Böylesi bir karar yabancı emlak yatırımcılarının Türkiye’ye olan ilgisini ortadan kaldırabilir. Bu zaten sıkıntılı dönemden geçen emlak sektörü için hangi sonuçları doğuracak merak ederim.
2. Bu karardan doğrudan etkilenecek kamu kuruluşları var. Mesela
BOTAŞ. BOTAŞ’ın menkul satışlarını nasıl yapması planlanıyor merak
ediyorum.
3. Kamunun özel sektör kuruluşları ile yapmış olduğu pek çok Yİ ve
YİD projesi dolara endeksli sözleşmelere bağlanmış durumda. Bu
projelerin sözleşmeleri ne olacak!
4. Türkiye liglerinde futbol oynayan futbolcuların çok önemli bir bölümünün sözleşmeleri yabancı para cinsinden. Bu sözleşmeler TL’ye çevrilecek mi? Çevrilirse dolara endekslemek de yasa dışı hale geldiğinden kulüpler futbolcularla olan sorunlarını nasıl çözecekler?
Bu soruların yanıtlarının düşünülmüş ve planlanmış olduğundan
kuşkum yok.
Ama ben yine de yazayım dedim.
***
Kabahat bende haklısınız
Dün burada Kanal D Haber’e yaptıkları bir haberin de hakkını
teslim ederek, gayet de kibarca bir gazetecilik uyarısı
yaptım.
Üstelik de aşırı bir nezaketle.
Kanal D Haber’i sunan kızcağız akşam ekrana çıkmış ve son
zamanların moda tabiriyle çemkirmiş.
Çok iyi yapmış.
Çünkü hak ettim.
Sonuna kadar.
Kabahat bende.
Çünkü:
Kendinle aynı görgüye, aynı bilgiye, aynı birikime sahip olmayan
birilerini niye muhatap alırsın ki,
Zarafetten zerre nasibini almamış birilerine zarafetle hitap
etmenin onları zarifleştireceğini nasıl zannedersin
ki,
Niye herkesi kaliteli zannedersin ki,
İnsanların ancak insanlara abilik yapabileceğini niye unutursun
ki...
Haklısınız.
Ne deseniz haklısınız.
Kabahat bende.
Yani sizi adam yerine koyanda!
***
Bir uçak hikayesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Katar’dan yeni bir uçak
geldi.
ABD başkanlarının makam uçağı Air Force One gibi Boeing
747-8.
Devlet filosuna yeni katılan bu uçak filodaki 2. geniş gövdeli uçak
olacak.
Filoya katılan Airbus A 330’dan sonra alınan bir Airbus A340 vardı
ama o elden çıkarılmış.
Bizim devlet filosuna katılan 747-8 ABD Başkanı’nın uçağından bir
üst model.
Ve ondan daha lüks bir iç donanıma sahip.
Uçağın hikayesi ise şöyle.
Katar emiri 6 yıl önce alıp, 4 yıl önce hizmete soktuğu bu uçağı
elden çıkarmaya karar vererek satılmasını
istiyor.
Satılık 747 ile Azerbaycan Devlet Başkanı
ilgileniyor.
Satın alınmasını istiyor.
Ancak bu arada Aliyev’in bu uçakla ilgilendiğinden habersiz olan
Cumhurbaşkanı Erdoğan uçağı beğendiğini söyleyince, Katar Emiri
Aliyev’e uçağın Erdoğan tarafından beğenildiğini söylüyor ve Aliyev
aradan çıkıyor. Uçak Türkiye Cumhuriyeti Devlet filosuna
katılıyor.
***
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bizi adam ettiğini zannettiğimiz koltuklarda daha önce oturanların çoğunun hatırlanmadığını unutmadığımız zaman...