Kuzey Irak’ta “bağımsız Kürdistan için” referanduma gidiliyor ve Türkiye tepkili.
Diyarbakır’da “Megri megri” diyen Barzani, bağımsız Kürdistan’ın kurucusu olma peşinde.
Türkiye, hamisi olduğu Barzani’yi uyarıyor, “Yapmayın” diye.
Ben ise geçmişte yaşadığım bir olayı bir kez daha hatırlatma gereği duyuyorum.
1990’lı yılların ortası.
Yanlış hatırlamıyorsam 1996 senesi.
Kuzey Irak’ta Selahaddin kentinde, Barzani’nin kente hâkim bir tepede kurulmuş ofisinde karşılıklı oturmuşuz.
Barzani’nin Türkiye’ye “bağımlı” olduğu yıllar.
Barzani’ye bağlı peşmergeler, PKK’ya karşı yürütülen operasyonlarda Türk askeriyle birlikte çarpışıyor.
Tabii bedeli mukabilinde.
Her ay Türkiye’den Barzani’ye çuvalla dolar gittiği yıllar.
Ben de ofisinde Barzani ile sohbet ediyorum.
Konularımız çeşitli: Türkiye, Irak, Saddam, Halepçe, PKK.
Ve tabii yüzyıllık Kürdistan devleti rüyası.
Bağımsız Kürdistan deyince Barzani’nin gözleri parlıyor.
“Şu an için hayal. Olma ihtimali yok. Ama gelecekte niye olmasın. Bu bölgede her millet, devletini kurdu, Kürtler hariç” diyor.
Sonra kalkıp, kente ve ilerisinde uzanan ovaya hâkim ofisinin penceresine doğru yürüyor.
Tül perdeyi çekiyor ve bana “Gel bak” diye işaret ediyor.
Yanına gidiyorum ve camdan manzaraya bakıyorum.
“Ne görüyorsun” diyor.
“Çorak bir arazi” diyorum.