Gerçekten çok sıkılıyorum bazen.
Şaftı kaymış ya da kaydırılmış bir kitle ile muhatap olmak çok
zor.
Akıl, izan, mantık bitmiş.
Bir gün önce Ekrem İmamoğlu’nun medya ile ilgili serzenişine hak
verdiğimi yazıyorum.
Ki hak verdiğim sadece o değil, medyaya kim ne dese
haklı.
Ertesi gün de yine aynı İmamoğlu’na “Ama medyayı tehdit eder bir
tonda konuşman yakışıksız. Bunu yapanlar zaten yıllardır var. Sen
farklı olacağım diyorsun, sen niye medyaya parmak sallıyorsun”
diyorum.
Vay efendim bunu nasıl dermişim, medyaya parmak sallayanlara niye
bir şey dememişim.
Manyak mısınız, deli misiniz, divane misiniz!
Aynı yazıda ikisini de söylüyorum zaten.
Daha ne diyeyim.
Bakın arkadaşlar.
Beni kendiniz gibi zannetmeyin.
Benim için öznelerin önemi yok.
Ben bir eylemi eleştirirken öznesinin kim olduğuna bakmıyorum
bile.
Ne adı ne aidiyeti ne siyasi fikri ne partisi beni
ilgilendiriyor.
Ben yaptığına, yapılana bakıyorum.