MARJİNAL nedir? Zor bir sual. Toplumuna göre neyin veya kimin marjinal olduğu değişir.
En akla yatkın tanımı, “Toplumda türdeş bir kümenin içine girmeyen, onun en ucunda veya dışında yer alan, aykırı kimse” diye şekilleneni geliyor bana.
Toplumu ne kadar “tek tipleştirirseniz”, marjinal diye tanımlayabileceğiniz kesimi o kadar genişletirsiniz.
Kâğıda yazı yazarken yazıyı ne kadar “dar” tutarsanız sağda ve soldaki marjlar o kadar genişler.
Marjların sağda veya solda eşit olması da gerekmez, sizin hikâyeyi yazarken kâğıdın neresini kullandığınıza bakar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Beyoğlu’ndaki marjinallerin” bir renk olduğunu ama sınırlarını aşarlarsa kulaklarından tutularak atılabilecekleri söyledi.
Benim işyerim Beyoğlu’nda.
Sokakta gezerken, İstiklal’e kitapçılara giderken artık pek marjinal görmüyorum.
Genelde gördüklerim Suriyeli misafirlerimiz.
Aralarında ben “marjinal” kalıyorum mesela.
Açık söylemek gerekirse, neyin ve kimin marjinal olduğu, kâğıda hikâyeyi kimin nasıl yazdığına, varakı ne şekilde değerlendirdiğine bakar.
Çok konjonktüreldir.
Siyasette de sosyolojide de.
Mesela bundan 40 sene önce marjinal olan bir siyasi anlayış, bugün egemen olabilir.
Ya da çok değil 20 yıl önce “marjinal” olarak tanımlanabilecek bir Cübbeli Ahmet Hoca bugün “genel geçer” hale gelebilir.
Dün Yıldız Parkı’nda sevgilisiyle dolaşıp tenhada öpüşen başörtülü kız marjinalken, bugün dergiye yarı çıplak poz veren sanatçı marjinal olabilir.
Bana göre doğru olan marjları daraltıp kâğıdı en geniş, en verimli şekilde kullanmaktır.
Uzun hikâyeler ancak böyle yazılır.
***********
GANDI KADINLAR
BU memleketin kadınlarının cesaretine, özgürlük tutkusuna ve bunu hiç çaktırmadan, hiç siyaset konuşmadan yapmalarına ve “hattı ve sathı müdafaalarına” bayılıyorum.
Egemenleştirilmeye çalışılan, dayatılan “sözde” muhafazakârlığa, erkeklerden 1000 kat daha güçlü bir direnişi, sessizce ama çok güçlü bir