S-400'leri aldığımız için ABD tarafından uygulanması muhtemel yaptırımlar ve neredeyse kaçınılmaz hale gelen F-35 teslimatının engellenmesi ABD'de gündem. Son sızan bilgi ise Trump'ın kabine toplantısında konu ile ilgili yaptığı konuşma. Trump, uzun uzun Türkiye ile olan şahsi ilişkisinden, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la olan dostluğundan söz ediyor. Ve bu nedenle bırakın diğer CAATSA yaptırımlarını uygulamayı, F-35'lerin verilmeyecek olmasından duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor. Yani neredeyse "Bir boşluk bulsam da F-35'leri de versek" pozisyonunda. Diğer yaptırımlardan ise hiç söz etmiyor bile. Ve tüm fikirlerini de sonunda Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'ya "Öyle değil mi Mike" diye onaylatıyor. Yaptırımlardan ve F-35'lerin verilmemesinden yana görünen Pompeo ise Başkan Trump'a, "Evet efendim. Çok iyi anlattınız. Tam sizin dediğiniz gibi" diye yanıt veriyor. Ve Trump, Türkiye ile ilgili tüm iyi niyetlerini, tüm taraftarlığını, tüm sempatisini neye bağlıyor biliyor musunuz? Rahip Brunson'a. Trump'ın kabine toplantısında tekrarlayıp durduğu şu: "Başkan Erdoğan ile çok iyi bir diyaloğum var. Beni kırmıyor. Rahip Brunson tutuklandığında kendisini aradım. Rahibin bir casus olmadığını, iyi bir insan olduğunu söyledim. O da beni kırmadı ve rahibi hemen serbest bıraktırdı. Bunu kim yapar! Türkler yaptı. Bizimle çok çok iyiler. Bizimle hiçbir sorunları yok" deyip duruyor. Anlaşılan o ki, Türkiye son yılların en kritik dış politika sorunundan minimum hasarla kurtulacaksa bunu siyasete değil adalete borçlu olacağız. İyi ki Rahip Brunson, davanın değişen İzmir'in o dönemki başsavcısı Ömer Faruk Aydıner tahliye talep etmiş ve Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Orhan Tabur'un kararıyla tahliye edilmiş.Türkiye'yi iyi bilmeyen Trump bunu bir siyasi karar zannediyor olabilir. Ama ilk görüşmede kendisine Türkiye'de işlerin öyle yürümediği anlatılır herhalde. Çünkü Brunson tutuklu iken "Hakimlerin işine karışamayız" diyordu herkes. *** Kapat oraları başkan, başka çaren yok