Birkaç gün önce Murat Bardakçı’nın “Türkiye’de üniversite sayısı fazla” iddiasına cevaben, Türkiye’de üniversite sayısının fazla olmadığını, fazla olmasının sorun olmadığını, önemli olanın üst düzey üniversitelerimizin kalitesizleşmesini engellemek olduğunu yazdım.
Türkiye son yıllarda hızla kalite ve zaviye kaybederken, üniversitelerin en azından “en iyilerinin” bundan etkilenmesini engellemek gerektiğini bir kez daha tekrarlayayım.
"Pıtrak gibi açılan yeni üniversitelerin kalitesiz eğitim veriyor olması, bir sorun değil mi" diye haklı bir soru gelecektir mutlaka.
Sorun elbet.
Kalitesiz bir mimarlık fakültesi, genelde kalitesiz bir mimar yetiştirir.
Adam gibi hocası bile olmayan bir hukuk fakültesi, beş para etmez hukukçular yetiştirir.
Eğitim vermekten aciz bir mühendislik fakültesi, iş yapmaktan aciz mühendisler çıkarır.
Arada bazı istisna talebeler çıkar belki ama geneli böyledir.
Sıkıntı da asıl olarak üniversite kalitesinde değil, organizasyon kalitesindedir.
Çünkü bizim memlekette üniversiteden hiçbir kalite edinmeden, hiçbir halt öğrenmeden mezun olan birisi ertesi gün sıkıntısızca mesleğini icra etmeye başlar.
Mimar çirkin, uyumsuz proje çizer.
Mühendisin hesap bilmediği için yaptığı bina, yol, baraj çöker. Ya da bire malolacakken, beşe malolur.
Doktor adam gibi eğitim almadıysa, yanlış teşhis koyar, teşhisi tuttursa yanlış tedavi uygular, yanlış ameliyat yapar. Hastayı öldürür.
İş bilmeyen avukat, hukuk bilmez. Adamı ipe götürür.
Ama medeni dünyada bu işler böyle olmaz.