İmar Affı isimli rezalet ilk ortaya çıktığında, sadece ve sadece
Habertürk bas bas bağırdı “Bu bir katliam, bir talan
düzenlemesidir” diye.
Habertürk kurumsal olarak tepki gösterirken, bendeniz de buradan
bireysel tepkimi koyuyordum sayfalara.
“Böyle bir yasa çıkarılamaz. Hakkın, hukukun, adaletin katlidir,
yasalara saygılı vatandaşın da, müteahhidin de cezalandırılması
yasa tanımazlığın, insan ve çevre düşmanlığının kutsanmasıdır”
diye.
Ne iktidar tındı bu haykırışımızı, ne
muhalefet.
Seçime beş vardı ve memlekette namuslu vatandaşlar ile namussuz
vatandaşlar arasında bir tercih yapmak gerekince namussuz olanlar
daha makbul olduğu, onların sesi daha gür çıktığı için, bu katliam
yasası oybirliği ile geçti Meclis’ten.
İktidar seçim yatırımı yapıyordu, muhalefet ise yasalara saygısız
grubun oyunu kaybetmeyi göze alamıyordu.
Bu insafsız imar affı yasasının nelere mal olduğunu ve olacağını
görmeye başladı herkes.
Haberimiz bile olmayan türlü rezalet bir yana Bursa Mudanya’dan
“Devletin” haykırışı yükseldi.
Mudanya’da, antik bir kentin kalıntıları üzerine AVM inşaatı için
ruhsat aldı bir şirket.
Ve Belediye Başkanı bağırıyor “Yasa gereği ruhsat vermek zorunda
kaldık” diye.
Yasa gereği verilen ruhsatın, inşaata dönüşmesini engellemek için
kalan tek yolu ise yine Belediye Başkanı kendi söylüyor.
“Eylem yapacağız, herkesi çağırıyoruz” diye.
Öyle bir yasa ki, devlet “Haksızlık, alçaklık, rantçılık”
karşısında “Kendi elini kolunu bağlamış”
vaziyette.
Hoyratça, düşünülmeden, insaf ve izan sınırları tanımlanmadan
çıkarılmış bir yasa bugün Mudanya’da tarihin katline vesile
oluyor.
Ama asıl katledilen çocuklarımızın geleceği.
Üstelik de TBMM’de oybirliği ile.
***
Hızlı bir Güneydoğu turu
Turizm Bakanı olmasından çok öncesine dayanan bir tanışıklığımız
olan Mehmet Ersoy “Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa ve Gaziantep’i iki
günde hızlıca gezeceğiz” diye davet edince, küçük bir meslektaş
grubuyla yollara döküldük.
Hem bölgenin turizmde yapmayı planladıklarını görecek hem de
yakılıp yıkılan bölgenin nasıl toparlandığını gözlemleme fırsatı
bulacaktım kendi adıma.
THY’nın tarifeli uçağı ile ilk durağımız Diyarbakır’a geldik.
DİYARBAKIR
Kent, hendek savaşlarının yaralarını ciddi biçimde sarmış
görünüyordu.
Yıkılan Sur bölgesindeki tarihi evler kapsamlı bir programla
yeniden yapılmaya başlamış.
Devlet buradaki mülk sahiplerine üç seçenek
sunmuş.
Devlet destek versin, buradaki mülklerinizi kendiniz
onarın.
Buradaki mülklerinizi devlete verin, onun yerine biz size TOKİ’den
konut verelim.
Mülklerinizi değerine devlet satın alsın.
Ayrıca da halkın zararını karşılamak için tüm mülk sahiplerine eşya
yardımı yapılmış. Beyaz eşya, kahverengi eşya ve mobilya
yardımı.
Bunların tutarı yaklaşık 100 milyon TL’yi
geçmiş.
Şu anda bölge tarihi dokusuna uygun olarak yeniden yapılıyor, elde
kalan bir şey var ise onlar da restore
ediliyor.
Diyarbakır’da yaşam normale dönmüş ve terörden pek eser
kalmamış.
Belediye başkanlarının yerine atanan kayyumlardan halk oldukça
memnun.
Ancak bu memnuniyete rağmen yerel seçimlerde oyları yine HDP’ye
gidecek gibi görünüyor.
Kentteki tarihi eserlerin büyük bölümüne çok önemli restorasyon
projeleri gerçekleştirilmiş ve bitmiş.
Milattan Sonra 3. Yüzyıla kadar uzanan tarihi St. George Kilisesi
onarılmış ve sergi mekanı olarak hizmete alınmış, hemen yanındaki
19. Yüzyıl binaları restore edilmiş ve arkeoloji müzesine
çevrilmiş.
Dicle Üniversitesi’nden arkeologların bölgedeki kazılarda elde
ettiği ve neredeyse Göbeklitepe ile yaşıt neolitik çağ
yerleşimlerinden çıkarılan eserler bu müzede
sergileniyor.
Mardin yolu üzerindeki Zerzevan Kalesi de yine Dicle Üniversitesi
arkeologları tarafından yürütülen kazılarla büyük oranda ortaya
çıkarılmış.
Hristiyanlık öncesi geç Roma dönemi kalede, bir de Mitra tapınağı
bulunmuş. Dünyada bulunan en iyi Mitra kalıntısı olan tapınak geçen
yıl tamamı Avrupalı 61 bin turistin ziyaret ettiği bir yer
olmuş.
National Geographic bölgede çekim yapmak için izin başvurusunda
bulunmuş, Morgan Freeman tapınağa gelerek “İnanç” belgeseli için
çekim yapacakmış.
MARDİN
Bölgenin bana göre en güzel kenti olan Mardin’de de gerek
Valilik, gerekse Belediye çok başarılı işlere imza atmışlar kısa
süre içinde.
Mardin’de de terörden pek iz kalmadığı gibi, bu yıl yarım milyona
yakın turiste ev sahipliği yapılmış.
Zaten uzun süredir kendini yenilemeye uğraşan kent, terörün
hortlamasıyla kaybettiği zamanı Valiliğin başarılı çalışmaları ile
son gördüğümden bu yana epey aşama
kaydetmiş.
Kentin zaten muazzam olan tarihi dokusu daha da belirgin hale
gelmiş.
Vali Mustafa Yaman, hakkındaki önyargıların aksine kentle çok
barışık bir durumda.
Alıştığımız vali tipinin çok dışında.
Akşam yemeğinde, yöresel şarkıcının uzattığı mikrofona kah Kürtçe,
kah Arapça şarkılar söylemekten kaçınmayan, güleryüzlü, kendi ile
barışık bir portre.
Türk sanat müziğini imam babasının evde söylediği şarkılardan
öğrendiğini, hukuk fakültesinde okurken aşık olduğu eşine kendini
beğendirmek için Sezai Karakoç’un tüm şiirlerini ezberlediğini
anlatacak kadar samimi.
Kayyum belediye başkanları burada da çok iyi işler
yapmışlar.
Kent müzenin dışında, kent içinde bir mini “Şehir müzeciği” yapmış
belediye.
Müzede “Arttırılmış sanal gerçeklik” ile kentin tarihini yaşamanın
yanı sıra, Mardin tarihinin kalıntılarını, replikalarını bulmak da
mümkün.
Kentin genç emniyet müdürüne terör meselesini
soruyorum.
“Büyük oranda sona erdi. Halk terörden bezmiş ve istemiyor. Ancak
hala terör örgütü uzantısı partiye belirli bir destek veriyorlar.
Ancak bu karamsarlık yaratmamalı. Burada insani bir bakış açısı ile
çaba göstermemiz lazım. Terör örgütü 25 yıl çalışmış burada. Bunu
bir günde silemeyiz. Sabırla, inatla burada devletin iyi ve yumuşak
yüzünü göstermeli, hizmet etmeliyiz” diyor.
CERCİS MURAT KONAĞI
Ebru Baybara Demir ismini duymuş olanlarınız vardır
belki.
Bir Mardin klasiği haline gelmekte olan Cercisli Murat Konağı’nın
işletmecisi.
Ben kendisini ilk defa Bask Mutfak Festivali’nde, İspanya’da
görmüştüm. İlk ona kalmıştı.
Gerçek bir yemek deneyimi sunduğu konağı işletiyor ama aslında bir
otelci ve yıllar önce mesleğe başladığı yer Turizm Bakanı Ersoy’un
oteli olmuş.
Daha sonra evlenip Mardin’e yerleşmiş ve Mardin’e gelen bir yabancı
turist kafilesi yemek yiyecek yer bulamayınca bu grubu Mardinli
kadınlara yaptırttığı yemeklerle ağırladıktan sonra Cercisli Murat
konağı fikri aklına gelmiş.
Ebru Hanım, burayı 21 kadınla birlikte kurmuş ve birlikte
çalışıyorlar, birlikte üretiyorlar.
Ancak yaptıkları iş yemekle sınırlı değil.
Bölgedeki tarımsal üretimi de
destekliyorlar.
Bölgenin tarihi tohumlarını yeniden üretime alıyorlar. Bunlardan
biriyle başladıkları “Yerel tohum” projesinde bu yıl 600 dönümlük
bir alandan mahsul alacaklar.
Bu tohumların özelliği sulama ve ilaçlama
istememesiymiş.
Tamamen organik, doğal ve çevreye uyumlu.
Bu tür geleneksel üretimi daha geniş bir yelpazeye yaymak için
UNESCO’dan destek almışlar.
İşin ilginci, burada da kadınları devreye sokmuş Ebru Baybara
Demir.
Bu geleneksel tarımı yapanların tamamı kadın
üreticiler.
Bu çok etkileyici gezimizde yarın da Urfa, Halfeti ve Gaziantep’i
göreceğiz.
Onları da yarın anlatırım.
***
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Karamsarlığı yenmenin yolunun yapmak olduğunu anladığımız zaman