Yeni Şafak Gazetesi yazarı Akif Emre’nin ölümünden sonra bizim mahalleden az da olsa bazılarının söylediklerini duyunca utandım.
Bizim mahalleden biri ölünce karşı mahalleden de benzer sesler geliyor.
Onların yaptığı ne kadar ayıpsa, bizim mahalleden olup da benim de benimseyemediklerimin yaptığı o oranda ayıp.
Çok yakından tanımadım Akif Emre’yi. Ama bildiğim, gördüğüm, duyduğum namuslu bir aydın olduğuydu hep.
İktidar otlakçısı olmayı asla kendine yediremeyen, samimi bir Müslüman diye bilirdim. Çok tanımadığım ama saygıdeğer olduğunu düşündüğüm biri hakkında uzun uzun yazacak değilim.
Benim derdim başka.
Gördüğüm şudur aslında; giderek kalabalıklaşıyoruz ama kalabalıklaştıkça da azalıyor adam gibi adamlar.
Mesela Türkiye’de 15 yıldır muhafazakâr İslamcı diyebileceğimiz bir iktidar var.
Bu iktidarın gücüyle, desteğiyle giderek yaygınlaşan bir medyası var.
Var olmasına var ama bütün bu güce, bu desteğe rağmen 15 yıldır niye yeni, yepyeni parlak birini çıkaramıyorlar bir türlü anlamıyorum.
Hâlâ eski, bildik isimler; parlayan, ışık saçarak ileri çıkan biri yok.
Üç beş küfürbaz çıktı çıkmasına ama bir ikinci Akif Emre çıkmadı mesela.
Akif Emre tek değil elbet, başkaları da var, hepsi Milli Görüş’ten kalma, geçmişten kalma.
Bir Fehmi Koru’nun bile yenisi çıkmadı, ne gazeteci ne de dört dörtlük bir aydın olarak.
Orada çıkmadı da başka yerde çok mu çıktı!
Halil İnalcık rahmetlinin yerine koyacak biri çıktı mı? Razıyım “Yarısı kadarı çıktı” dese biri de gösterse.