Kadın olmanın zorluklarını biliyoruz elbette. Sadece bu ülkede değil, medeni dediğimiz ülkelerde de durum çok farklı değil. Bir kız babası olarak bunu çok iyi hissedebiliyorum. Gündüz vakti dahi kızınız sokağa çıktığında inceden bir tedirginlik hissi kaplıyorsa içinizi ortada bir sorun var demektir. Kadın için yaşadığı ev, çalıştığı kurum bile güvenli değilse eğer sorun oldukça büyük demektir. Sokaklardaki iti kopuğu bırakın, kadınların emekleri karşılığında ekonomik özgürlük satın almak için çalıştıkları kurumlardaki iş arkadaşlarına karşı bile güvende değilse sorun çok ama çok büyük demektir. Son dönemde Türkiye'de de bu yönde kadınların sesi çıkmaya başladı ve ifşaatlar birbiri ardına geliyor. Ama bu ifşaatlar bana göre boş hem de bomboş ifşaatlar. Sürekli olarak "Özneden yoksun" tacize uğrama itirafları. "Mesleğimin başındaydım, bir üstümün elle tacizine uğradım" "Sözlü tacize uğradım. Gençtim. Şimdi olsa bak ne yaparım" Son olarak dün okudum. Bir sunucu kadın "Eli sütyenimin arkasına gitti" demiş. İyi de kim bunlar? Yok mu isimleri, adları, makamları, mevkileri! Vermiyorlar, veremiyorlar? Hala korkuyorlar mı? Zannetmiyorum. İsim vermiyorlar çünkü suçlu duruma düşmekten korkuyorlar. Biliyorlar ki, yargı arkalarında olmayacak. Talat Bulut vakası bu yüzden önemliydi. Yargı en azından bir dava açmış olsa, kadınlara bir cesaret gelecekti. Ama aksi olunca kadınlar artık iyice susmak zorunda kalacak. Çünkü konuştukları anda mağdur değil suçlu haline getirecekler kadınları. "Bana iftira atanlara dava açacağım" diyenlerle karşı karşıya kalacaklar bir anda. *** İzlemeden eyleme