Bir süre önce FIAT’ın “Türk yapımı” Egea’sının hatchback modelini denemiş, çok da beğenmiştim.
Fiyat-kalite orantısında son derece uygun bir otomobil olmanın
ötesinde, oldukça iyi tasarıma sahip olması ve bu tasarımın Türk
tasarımcı ve mühendislerin elinden çıkması çok hoşuma gitmişti.
Geçen hafta başında TOFAŞ’tan arayıp “Station wagon’u da denemek
ister misiniz?” diye sorulunca hemen “Evet” dedim.
Niyeyse station otomobillere karşı bir zaafım var benim. Görsel
olarak da, işlevsel olarak da station wagonları çok seviyorum.
Belki de bunda hafta sonu pazara çıkıp alışveriş torbalarını arkaya
doldurmanın ya da zaman zaman gerekli malzemeleri namerde muhtaç
olmadan taşımanın rahatlığı da etken olabilir.
Egea Station Wagon’u ilk gördüğüm anda dikkatimi çeken, hatchback
modeliyle benzerliği oldu.
Tek yumurta ikizi olmayan ikizler kadar birbirlerini
andırıyorlar.
Elbette ki, station’ın bagajı kısmı daha büyük ve otomobil bir tık
daha uzun ama benzerlik yine de çok fazla. Dış görünüm kusursuz
denebilecek kadar güzel.
Sanki FIAT sınıf atlamak ve Alfa Romeo olmak istermiş gibi güzel
hatlara sahip. Ancak çizgilerde bir Alman havası da yok değil.
Kimbilir belki de otomobile son dokunuşları yapan tasarımcılar
ya da mühendisler Alman ekolünden gelmiştir.
Otomobilin uzunca tavanının kavisi, ön camın daha yatıkmış gibi
görünmesine, karartılmış arka camlar ise siluetin daha alçakmış
hissi vermesine neden olarak otomobile sporcu bir station havası
vermiş.
Elmas desenli 16 inçlik alaşım jantlar da güzelliğe önemli katkı
sunmuş.
Önden görünüş diğer Egea’larla aynı gibi. Fark varsa da ben
hissedemedim. Ancak geçen sefer gözüme batan panjurun kalitesi
biraz daha artmış gibi geldi bana. Belki de gözüm alıştı
bilemedim.
Led gündüz farları ve krom çerçeve içine alınıp dikkat çekici hale
getirilmiş sis farları güzel görünüyor.