DIŞİŞLERİ Bakanlığı Sözcüsü Müftüoğlu’nun açıklamalarından da anlıyoruz ki...
Ankara’da tehlikeli sorular var.
Trump’ın sözünü ettiği, ‘Suriye güvenlik bölgesi’ ile Türkiye’nin istediği ‘güvenlik bölgesi’ aynı mı?
Eğer, Trump’ın kastı, Suriye’nin kuzeyinde bir uçuşa yasak bölge ise ayrı...
Başta Kürt yerel güçler olmak üzere etnik yapıya dayalı bir ‘özerklik kalkanı’ ise farklı...
Suriye’nin üniter yapısını bozacak bir öneri olabilir mi?
Rusya’nın Suriye’den istediği öne sürülen ‘özerk Kürt bölgesi’ PYD ile Peşmerge ittifakına dönüşür mü?
Şu anda ABD ile Rusya, Suriye haritası üzerinde karşı karşıya geliyor gibi görünse de...
Sonradan, ‘iki dev gücün kazandığı, bölgenin kaybettiği bir sonuç’ çıkar mı?
Bu gelişmeler PKK üzerinde nasıl bir etki yaratır?
Bu sorular giderek yoğunlaşıyor...
Türkiye, ABD’nin yeni yönetimiyle bu soruları elbette konuşacaktır.
Ve elbette Astana’da Suriye barışı için masaya oturan Türkiye, Rusya ile bu konuları konuşmaktadır.
Burada önemli olan, resmi diplomasinin ötesinde, sınırlarımızda oluşan, ‘gizli projelere’ karşı hazırlıklı olmaktır.
MAHKEME Mİ MİLLET Mİ?
CHP’nin referandumu Anayasa Mahkemesi’ne götürmesi çok keskin bir eleştiriye neden oluyor.
“CHP millete gitmek yerine her fırsatta Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor...”
Eleştiri bu.
Gerçekten de...