AYNI günde...
Dünya ajanslarından peş peşe üç haber geçiyor.
- Birinci haber:
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry:
“Esad rejimi, cezasız kalacakmışçasına tüm uluslararası kurallar
ile ilkeleri ihlal etmek istiyormuş gibi.”
Kerry, Esad’ı Halep konusunda açıktan suçluyor.
“Öldürmeyi durdurun” diyor.
- İkinci haber:
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov:
“Esad’ın gitmesini isteyenler müzakereleri kilitliyor. Esad’ın
gitmesi gibi bir anlaşma yoktur. Ayrıca Esad’ın gitmesine yönelik
talepleri kabul etmeyeceğiz.”
Arkadaşlar, bu iki haber Roma’dan aynı saatlerde geçti.
Çünkü ABD ve Rus dışişleri bakanları Roma’daki ‘Akdeniz Diyalogları
Forumu’na katılmışlardı.
Aynı saatlerde...
- Üçüncü haber:
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani çok sert bir dille ABD’ye mesaj
gönderiyor:
“ABD Başkanı İran’a yaptırım kararını uzatan meclis ve senato
kararını onaylarsa cevabımız çok sert olacak... İran hiçbir zaman
nükleer anlaşmayı ihlal eden olmadı ve olmayacak. Verdiğimiz
taahhütlerimize bağlıyız. Ancak İran Cumhurbaşkanı olarak açıkça
söylüyorum, anlaşmanın p5+1 ülkelerinden herhangi biri tarafından
ihlal edilmesine katlanamayız ve ona uygun bir yanıt veririz.”
Ve iki gün önce...
- Dördüncü haber:
“Peşmerge komutanı Şirvan Barzani, (Bağımsız Kürdistan için)
Bağdat’la görüştüklerini açıkladı.
Barzani, ‘Bağdat, neden olmasın, görüşürüz noktasında’ dedi.”
Evet arkadaşlar...
Şimdi bu haberleri alt alta toplayalım.
İlk soru şu:
- Bağdat yönetimi denilen yönetim kimdir? Kime bağladır?
Cevap basit...
Elbette ABD yönetimine bağlıdır.
Demek ki, Barzani’ye yakılan ‘Bağımsız Kürt devleti ışığı’nın
kaynağı belli.
Yani ABD başından beri, Suriye-Irak hattında güneyde kendisine
bağlı bir Kürdistan bölgesi ya da devleti öngörüyor.
Nöbetçi kara gücü olarak.
ABD’nin çıkarı bu.
Rusya’ya gelince...
O da kendisine Doğu Akdeniz’de deniz üsleri ve askeri alanlar açan
Esad’ı sonuna kadar destekliyor.