HÜRRİYET dün bu mesleğe, unuttuğumuz bir devrimi hatırlattı.
Gazete elbette okuruyla birlikte nefes alır.
Ve elbette oksijen kaynağı yaratıcılıktır.
Sanat-edebiyat haberleri gazetelerin genellikle ‘ücra köşeleri’nde yer alır.
Yani kuytudadır.
işte dün Hürriyet, unuttuğumuz bir devrimi hatırlattı.
“Kitap” dedi...
“Sanat” dedi...
Ve öyle ücrada, kuytuda değil, tam ortasından başlattı.
Sedat Ergin’i kutladım ama...
Doğrusu içimden geçen de şuydu:
“Keşke bana da bir öneri hakkı olsaydı.”
Mesela...
Şiir için...
“Karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmak” deseydim, İsmet Özel’den...
“Aşk” deseydim, Cemal Süreya’dan...
Sonra küçük İskender’den, “Bu defa çok fena” bir dizeyi, cinayet silahı olarak kullansaydım.
İyi oldu...
Siyasetin, kamplaşmanın, terörün, çarpışmanın, kullanım süresi dolmuş nefretin ötesinde...
“Kitap” dedik...
Ve bir nefes aldık.
Buna ihtiyacımız var arkadaşlar.
Birbirimizin yüzüne bakıp çırpınmaktansa...
Durup bir gökyüzüne bakmaya...
Bir derin nefes almaya...
Gökyüzü duraklarına ihtiyacımız var.
ALİ ÖZGENTÜRK’ÜN 50’NCİ YILI
BU Adana’da bir şey var arkadaş.
Bir büyü. Bir hayat. Bir macera. Bir keşif.
Yaşar Kemal’den Yılmaz Güney’e...
Suna Kan’dan Hakkı Bulut’a...
Şener Şen’den Demirtaş Ceyhun’a...
Nasıl bir insan zenginliğidir bu.
Saymakla bitmiyor.
Ve önceki gün Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar bir karar alıyor.
Türk sinemasının son 50 yılı için bir gece düzenliyor.
Ali Özgentürk için...
Çünkü Ali Türk sinemasının 50 yılıdır.
“Selvi Boylum Al yazmalım”dan “Su da Yanar”a...