Haliç Kongre Merkezi‘nin önü tıklım tıklım.
Bakıyorum...
Yolun iki tarafına doğru gençler yürüyor.
SETA’nın toplantısındayım.
Kongre merkezine giriyorum.
Yine bütün koridorlar gençlerle dolu.
Niye buradalar?
Çünkü bir cevap arıyorlar:
m Başkanlık nedir?
Aslında onlar...
Geleceklerini arıyorlar.
O yüzden bu referandumu asıl sorgulaması gereken gençlerdir.
Ne garip...
SETA’dan Serdar’la konuşunca bunu daha iyi anladım.
- Benden daha çok sorması gereken onlar...
Geleceklerini konuşacaklar. Geleceklerini sorgulayacaklar.
Büyük salona doğru yürüyorum.
Bir genç görevli karşılıyor.
Bir kitap vererek oturacağım yeri gösteriyor.
Kitabın başlığı şu:
“Türkiye’de siyasal sistemin dönüşümü ve cumhurbaşkanlığı
sistemi.”
Yazanlar...
Nebi Miş ve Burhanettin Duran...
Kapsamlı bir başkanlık araştırması. Dünyadaki örnekleri detaylarla
anlatılıyor.
Toplantının başlamasını beklerken çevreme bakıyorum.
Ve tam bu sırada salonun balkonundan muazzam bir slogan patlaması
geliyor:
“Oleeeey... Oleeey... Oleeeeyy...”
Gençler... Gençler... Gençler...
Önceki gün Haliç Kongre Merkezi’nde gençleri gördüm...
Müthiş bir heyecan...
O kadar coşkulular ki...
Bu referandumda Türkiye’nin bütün sandıkları...
“Gençliğin oy vereceği birer demokrasi stadyumuna dönüşebilir.”
O gençlerin gözlerinde gördüm ki...
Her sandık bir stadyumdur.
İşte o yüzden diyorum ki:
Ortalama yedi milyonluk ve isimsiz bir parti devreye giriyor...
Gençler bu defa referandumun kaderini belirleyecek kadar ön
plandalar.
İşte bu yüzden... Bu sözüm de sana, genç kardeşim:
m19 yaşında bu vatan için canını veriyorsan...
Vatanın geleceği için oyunu da ver.