20 Nisan gecesi oturduğumuz masa buz gibiydi.
Hemen yanımda Hamza Hamzaoğlu... Onun yanında Abdurrahim
Albayrak...
Galatasaray'ın 1905 Kültür Sanat Derneği'nin gecesindeyiz.
Sol yanımda sarı-kırmızı bir kahkaha... Sevgili Demet Akbağ.
Yılın Sanatçısı Ödülü'nü aldı. (Cimbom'lu olduğu ayrı... Ruhundan
tiyatro geçen gerçek bir sanatçıdır.)
Ama hüzünlüyüz. Çünkü o gün Trabzon'a yenilmişiz.
O yüzden Hamza Hoca buruk... Masa buruk. Gece buruk.
Twitter yıkılıyor.
Gazeteciler, "Cimbom'un şampiyonluğu gitti mi?" diye soruyor...
Gözler Fenerbahçe maçında. Sosyal medyada "Şampiyonluk gitti"
yorumları yağmur gibi. Hamza Hoca gülmeye çalışıyor. Ama buruk bir
gülümsemede tıkanıp kalıyor. Demet, Fener maçı yüzünden oturduğu
yerde oturamıyor. Heyecanlı.
Bir ara Hamza Hoca'ya dönüp şöyle diyorum:
"Hocam her şey bitmedi daha. Hadi gülelim biraz."
Albayrak "Evet" diye kalkıyor ayağa. Dernek Başkanı Mesut Gümüştaş
harika bir konuşma yapıyor. Tam bir Galatasaraylı asaletiyle
konuşuyor.
Ve o gece Trabzon'a yenilmesine rağmen Galatasaray camiası Hamza
Hoca'yı bağrına basıyor.
Ne garip bir tesadüftür ki, Hamza Hoca Yılın Spor Adamı Ödülü'nü de
o gün alıyor.
Ve en önemlisi ödülü şimdiki başkan Dursun Özbek veriyor.
Sonra Duygun Yarsuvat muhteşem bir "abi" konuşması yapıyor.
Ardından kürsüye gelen Hamza Hoca, biraz da buruk konuşmasını şöyle
bitiriyor:
"İzninizle ben şimdi gidiyorum. Çocuklarla çalışmaya
gidiyorum..."
Hamza Hamzaoğlu buruk bir gülümsemeyle gitti. Çocuklarla çalıştı...
Ter... özveri... Hırs... Disiplin...
Ve şampiyonluk geldi...