HDP kongresinden gelen üç mesaj her şeyi açıklıyor.
1) Kongreye gelen Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Parlamento Başkanı
Yusuf Muhammed’e verilen tanıtım kartında şöyle yazıyordu: “Güney
Kürdistan Parlamento Başkanı”...
Ankara’dan Rifat Başaran’ın geçtiği bu haber bize diyor ki:
“HDP’ye göre otonom bölgenin Türkiye’deki adı ‘özyönetim’dir... Oradaki parlamentoya ‘Güney Kürdistan’ dediklerine göre ‘Kuzey Kürdistan’ neresidir? Bu hayal artık açıkça ortaya konmaktadır...”
2) Organizasyonda olmamasına rağmen seyircilerin “Kandil tescilli marş” okuması sırasında HDP yönetiminin ayağa kalkması... HDP yönetiminin PKK’ya karşı sivilleşmede artık çaresiz kaldığını göstermiştir.
3) Özyönetim modelinin Suriye’de “kanton”, Irak’ta otonom bölge modeliyle benzer bir yapı olarak Türkiye’de hayata geçirilmesi açıktan istenmektedir.
Ve ne yazık ki bu istek Suriye ve Irak’taki gibi “militarist bir yapıyla” eşitlenme noktasındadır.
Yani, Suriye’de silahlı PYD ve Kanton’un sivil yönetimi.
Irak’ta silahlı Peşmerge ve değişmeyen liderlik Barzani modeli... (Hiçbir seçimde değişmeyen Barzani modeli nasıl demokratik olur bilinmez.)
Türkiye’de özlenen Kandil liderliğinde sivil görüntülü özyönetim...
Bu görüntü HDP’nin “parlamenter çözüm” ihtimalinden giderek ve belki de zorlanarak uzaklaştığı izlenimi yaratıyor.
Sıkıntı işte buradadır.
-Türkiye’de yeni bir anayasa yapılırken en geniş sivil temsil nasıl sağlanacaktır?
-5 milyon oy alan HDP, Kandil basıncından kurtulup sivilleşemedikçe bu temsili sağlayabilecek midir?
-Leyla Zana gibi isimler bu basınç altında ne yapabilir?
Çünkü Kandil bir şekilde Irak’tan sonra Kuzey Suriye’deki PYD kanton modelini görmüş ve hevesi artmıştır. Buna bir de Esad ve Rusya desteği eklenirse...
Türkiye’de barış arayışı, demokratik anayasa çabası zorlanacaktır.
En azından öyle “Leyla Zana sen bu işi çözersin” demek bütün bu ağır basınç altında gerçekçi değildir.