Samsun
"ATATÜRK'ün Samsun'a çıkışından sonrası çok önemli. Oraya bir yetkiyle geliyor. Ama ondan sonra Havza'ya nasıl geçti? Kim yardım etti. İngilizlerden nasıl gizlendi? Kaç günde varabildi? Yani 15 Mayıs gecesi İstanbul'dan çıkıyor. O sahneyi düşünün. Gece yarısı... Issız bir İstanbul... Acaba o an ne düşünüyor? Samsun'a varıyorlar. Bir kurtuluş böyle başlamış. Ama biz en önemli detaylarını tam bilemiyoruz. Bunun için bir tarih çalıştayı düşünüyoruz..."
19 Mayıs'ın hemen arkasından Samsun Belediye Başkanı Yılmaz'la konuşuyorum.
Başkan Samsun'un yalnızca belediye başkanı değil, kenti yaşıyor. Dünü, kurtuluş macerasındaki yerini ve bugünü.
O yüzden de daha sohbetin başında aynen şöyle diyor:
"Kent bir estetiktir. Bir kültürdür. Mesela Samsun, tarihimizin bu kadar muazzam bir sahnesine dekor olmuş. Bunu tarihçilerimiz en ince detayına kadar yazmalı, değil mi? Belki bir film projeksiyonu bile olmalı..."
Doğrusu Samsun'da böyle bir belediye başkanı olmasını önemsiyorum. Çünkü bugüne kadar hangi kente gitsem önce yol, su, kavşak, metro yatırımları dinledim. Başkan Yusuf Ziya Yılmaz bunları zaten yapmış, yapıyor. O yüzden de bir hayali var:
"Tarihçileri buraya toplayıp bir çalıştay düzenlemek istiyoruz. Mustafa Kemal'in Havza'ya çıkış günlerini, Kurtuluş Savaşı'nın bu en riskli anlarını kayda geçirmek istiyoruz. Çok merak ediyorum, oraya kaç günde gittiler? Nerede yattılar? Nasıl saklandılar? Yolda ne yediler? Nasıl bir araçla gittiler?"
Başkan Yılmaz'la konuşurken bir kez daha aynı şeyi düşünüyorum.
Belediye başkanı demek bir kentin yalnızca yolu, çöpü, metrosunun sorumlusu olmak demek değildir.
O kentin kültürüdür, yaşamıdır, estetiğidir aynı zamanda...