TAM yazıya oturdum.
Daha ilk cümledeyim.
‘Sivil anayasa’ diye başladım...
Bir fotoğraf dikildi karşıma.
Gencecik bir gülüş.
Hürriyet
Şehit Uzman Çavuş Ali Polat Özbek
Öylesine asil bir gülüştü ki...
Öylesine sakin ve kabullenmiş...
Öylesine tevazu içinde bir mutluluk...
Öylesine dünyaya bağlanmış.
Öylesine hayat dolu...
Öylesine dikildi ki karşıma...
Katılıp kaldım.
23 yaşında Ali Polat Özbek.
Dün Gebze’de binlerce seveniyle toprağa verildi.
Ağladım.
Feci ağladım arkadaşlar.
Böyle bir gülüşün ölümüne fena halde ağladım arkadaşlar.
Böyle bir gülüşün alçak bir pusuyla karartılmasına ağladım.
Şehit Ali.
Nur içinde yat canım oğlum.
2 aylık eşi, canım kızım Zeynep,
Allah sabır versin.
Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun.
Bugün bu kadar...
Bu kadar, çünkü...
Ali’nin ardından ‘Musul’ yazsam tıkanıyor.
‘Sivil anayasa’ desem Zeynep’in gözyaşlarına sıkışıyor.
‘Başkanlık meselesi’ desem Ali’nin cenazesi için toplanan 10
binlere ayıp oluyor.
‘Yükselen dolar’ı yazsam, Ali’nin işsiz kardeşine doğru kelimeler
alçalıyor.