AVRUPA’da büyük kriz çıkmıştı...
Yunanistan, İspanya, İtalya batma noktasındaydı.
Ayrılık rüzgarları esiyordu...
Bu krizi Merkel önlemişti. Avrupa’nın birliğini tekrar Merkel
sağlamıştı...
Peki sonra ne oldu?
AB’nin motor gücü İngiltere ayrıldı.
Hollanda’nın ırkçı adayı, “Kazanırsam AB’den çıkacağım” diyor.
Fransa’da Le Pen ırkçılığı yükseliyor.
Almanya’da eyalet seçimlerinde ırkçı Alternatif Parti ciddi oy
artırıyor. Neredeyse iktidar ortağı.
Avusturya’da ırkçılık zaten tavan yapmış durumda.
İsveç bile aynı koroya katıldı.
Avrupa’da ayrılık rüzgarları esiyor. Bunun en temel nedeni
ırkçılıktır.
İç politikanın dış politikaya egemen olmasıdır.
Tarih, ırkçılığın Avrupa’da açtığı kanlı yaralarla doludur.
Avrupa Birliği’nin varoluş gerekçesi özgürlük ve adalettir.
Ama ne olduysa oldu, ırkçılık hakim oldu.
Böylece aşırı sağ içindeki yarış, AB’yi dağılma noktasına
getirdi.
Şimdi soruyorum.
AB’yi en çok savunan isim Merkel’dir.
Ben, tam Merkel’in çözüm için harekete geçeceğini beklerken; akşam
saatlerinde Şansölye’den umutsuz bir açıklama geldi.
Yazık...
Merkel, Hollanda’ya destek açıklaması yaptı.
İşte bu olmadı Merkel.
Avrupa Birliği’nin insani değerlerini savunmak yerine, ırkçılığa
prim vermek yakışmadı.
Şimdi artık sorular var...
1) Hollanda, Türkiye Cumhuriyeti’ne yaptığı bu ölçüsüz tavır
nedeniyle nasıl bir ‘özür’ dileyecektir?
2) Bu zemin nasıl oluşacaktır?
3) ‘At’la ‘it’le yapılan insanlık dışı muameleler nasıl
unutulacaktır?