10 metrekare odanın içinde küçük maun masanın üzerinde bir gramofon..Yanında ahşap bir plak kutusu.
Sade bir divan ve sonrasında terasa açılan bir kapı...
Yürüdüm terasa çıktım. Karşımda alabildiğine uzanan körfez...
Puslu denize bakarken plak kutusu aklıma takılmıştı.
Geri döndüm ve görevliden rica ettim:
"İçindeki plaklara bakabilir miyim?"
Görevli bir an durakladı. Başkana baktı.
Başkan, "Bugüne kadar burayı gezen kimse sormadı bu plakları.
İlk siz soruyorsunuz. O yüzden hakkınızdır. Bir defalık açalım
kutuyu..." dedi.
Dikkatle açtık kapağını. Cildi bozulmaya yüz tutmuş bir albüm.
Sayfaları sararmış bir resim albümüne benziyor.
Biraz da çekinerek tutup çıkarıyorum. Kapağını çevirince ortası
petrol rengi bir plak görünüyor ilk sayfada...
Ağır... Neredeyse bir taş plak...
Üzerindeki yazıları okuyamıyorum. Sonra birkaç sayfa daha
çeviriyorum.
Ve bir plağın üzerindeki yazılar okunuyor.
Büyük harflerle şöyle yazıyor:
IN... CANTO...
DINO DI LUCA...
CP. 92874
Bir başkasının üzerinde "Klarnet"... Diğerinde "Tenor" hayal meyal
okunuyor...
Bir süre gramofona bakıyorum...
Acaba çalar mı?
Zarar verir diye cesaret edemiyorum.
Sonra oradan terasa çıkıp o plağı düşünüyorum.
"İnsan bir milleti kurtarıp, bir ülkeyi kurduktan sonra... Gelip
Yalova'nın körfeze bakan küçük bir terasında bu plağı dinleyerek
acaba ne düşünür?"
Yıl 1929-30...