GAZİANTEP'te canlı bombaların patladığı an hatırladım.
Rahmetli Özal bir sohbetimizde özetle şöyle demişti:
“Bu coğrafyadaki sınırlar henüz yerine oturmadı. Bütün bu olaylar,
terör, etnik ve mezhep ağırlıklı çatışmalar tamamıyla bu nedenle
yaşanıyor. Peki biz ne yapmalıyız? Bunu konuşuyor muyuz?”
“Neyi konuşacağız?” diye sormuştuk...
Verdiği şu cevap uzun süre tartışılmıştı:
“Her şeyi tartışacağız... İşte ABD, Irak’a giriyor. Demek ki artık
Irak eskisi gibi olmayacak. Peki biz ne yapacağız. Oradaki Kürtler
için, Araplar, Türkmenler için ne yapacağız? Mesela Gaziantep’i bir
cazibe merkezi haline getirebilir miyiz? Diyarbakır’ı bir model
haline getirebilir miyiz? Irak federatif bir yapı alırsa, biz
cazibe merkezi olarak federatif bir yapıyı tartışabilir miyiz?”
Özal’ın kafasında savaş sonrası bir Türkiye modeli vardı.
Musul için cazibe merkezi olan bir Türkiye...
Yani toprak olarak Musul’un Türkiye’ye katılması değil...
Ticari açıdan Türkiye’yi örnek alan federatif bir yapı.
Musul’u böyle bağlamayı düşünüyordu.
Gaziantep ekonomisi bu nedenle önemliydi. GAP bu nedenle
önemliydi.
Gaziantep’ten zenginler çıkmalıydı. O nedenle Gaziantep’e büyük
yatırımlar yaptı. Irak’ın kuzeyine, Musul’a örnek olmalıydı.
Sanıyorum, bu düşüncesini George Bush’a Camp David’de açmıştı.
Türkiye ABD’yle birlikte Musul’a girecekti.
Ama mesele Musul’un toprak olarak Türkiye’ye bağlanması
değildi.
Zaten Talabani ve Barzani buna razıydı.