''Bu 'Denizkızı' düşlerini süsleyen cennete erişebilmek için nice engin denizler, ufuklar aştı... Kıtalar, adalar, koylar dolaştı... Ta ki Gökova'ya ulaşana kadar...
Yıllarca Kısmet'i ve onun garip yolcusunu en güzel koylarında misafir edip ağırlayan Gökova'ya ne zamandır bir şükran borcu olarak naçizane bir şeyler hediye etmek isterdim. Gönlümde yatan bir 'Denizkızı' idi. Onun için en ücra koylarında bile ağ attım belki tutarım diye. Ama bizim ağ eskimiş, yırtılmış, her voli çevirişimde 'Denizkızı' bir delik bulup kaçtı. Bir türlü ele geçiremedim.
Nihayet bir gün heykeltıraş Tankut Öktem yardımıma yetişti. Usta ellerinde 'Denizkızı' vücut buldu. Sonra getirdik, Okluk Koyu'nun girişindeki kayanın üzerine oturttuk. Ve 1995 yılının 28 Ekim günü dostlarla beraber duvağını açıp ona 'Hoş geldin' dedik.
O da, Tanrı'nın bizlere emanet ettiği bu dünya cenneti Gökova'yı bozmadığınız, yakmadığımız, kirletmeyip aynen koruduğumuz sürece aramızda yaşamaya söz verdi. Temennimiz odur ki, 'Denizkızı'nı bir gün yollara düşmeye mecbur etmeyelim..."
Sadun abinin yıllarını geçirdiği 8 No'lu çam ağacına doğru giderken görürsünüz o 'Denizkızı'nı...
Ve bir gün bize dedi ki:
"Emr-i Hak vaki olduğunda beni 'Denizkızı'nın üzerindeki bu burna gömün..."
İşte resimdeki bu 'Denizkızı' böyle bir vasiyettir bize...
Ve tam arkasındaki çam ağacının dibidir Sadun abinin gönlündeki mezarı...
Ah Sadun abi!...
Umarım o vasiyetini tutabiliriz.
Bunun için herkesten yardım istiyoruz.
Ah Sadun abi!...
Bak şimdi gözyaşları içinde yazıyorum...
Şimdi sen kim bilir hangi denizlere yelken açtın?
Tek dileğim var...
Senin dediğin gibi.
"Allah'ın kullarına bahşettiği Gökova cennetinden..."
Sonsuzluğun cennetine yelken açmış olman...