BÖYLE giderse Demirtaş, HDP'nin Türkiye partisi olma çağrısıyla, Kandil'in şehirleri savaş alanı haline çeviren "özyönetim" çağrısı arasında sıkışıp kalacak.
Bir siyasetçi için zor bir durum. Daha açık bir şekilde şöyle sorabilirim:
"HDP silahlı Kandil gücüne karşı sivilleşebilecek mi?"
Diyelim ki, Demirtaş bunu samimi olarak istiyor...
O zaman DTP/HDP'li belediye başkanlarının, "özyönetim/özerklik" talepleri nereden geliyor?
Parlamentoda şu anda 80 milletvekiliyle temsil edilen HDP, kendisi ile DTP-Kandil arasındaki kaotik yapıyı nasıl aşacak? Ya da bir başka soru:
"Öz savunma gücü kimin talebidir? Eğer HDP eşbaşkanlığının değilse, Hakkâri ve Sur belediye başkanları bu talimatı kimden aldılar? DTP yönetimi kime bağlıdır?" "Acaba Kandil ve PKK, Demirtaş ve HDP'nin parlamenterist çözüm sürecinde öne çıkmasından rahatsız mı oldular? Bu nedenle PKK, HDP denemesini sonlandırmak mı istiyor?"
Görünen odur ki... Kandil, HDP'yi bastırmak istiyor. Kandil'in amacı HDP'ye oy verenleri artık bir sokak savaşçısı haline getirmek.
HDP ise Kandil'e karşı sivilleşmekte zorlanıyor. Başından beri "dağdan inip, ovada siyaset yapma" fikrini destekledim. Çözüm sürecini destekledim. HDP'nin Türkiye partisi olma çabasını önemsedim. Demirtaş'ın bir siyasetçi olarak dağa çıkma fikrine karşı, parlamentoda rol modeli olma çabasını önemsedim. Ama ne yazık ki şimdi...
Demirtaş'ın, "Ama'sız silahları bıraksınlar" çağrısı Kandil'in rakımına bir türlü erişmiyor...
İşte o nedenle soruyorum:
"Bu özyönetim ve özerklik çağrısı kime ait? Hangi merkezden geliyor da belediye başkanları anında itaat ediyor?"