SUR'da, Cizre'de olanları "masum bir halk hareketi" gibi göstermek isteyenlere ne demeli?
Çocukları hendeklerin önüne sürüp, “Çocuklar ölmesin” diye titrek bir sesle masum insanları “duygu hendekleri”ne düşürmek isteyenlere ne demeli?
Bu soruların cevabı elbette belli.
Tam bir Ortadoğu kurnazlığıdır bu.
Ama asıl cevap daha derin sorularda yatıyor.
Abdülkadir Selvi dün en kritik soruları sordu.
Oradan devam ediyorum ve soruları biraz daha
keskinleştiriyorum:
- 2013 Nevruz’unda Öcalan “Çekilin” dediğinde Kandil’de Bayık şehir
savaşları hazırlığı mı yapıyordu?
- Bu yüzden mi Öcalan’ın sözüne rağmen çekilmediler?
- 2015 yılında Öcalan Türkiye’ye karşı silah bırakmayı tartışmak
üzere kongre toplanmasını istemişti... Bu sırada Kandil tam tersine
Kobani’de keskin nişancı eğitimi mi alıyordu?
Artık cevaplar belli.
Suriye desteğini alan Kandil...
Kobani cesaretini yakalayan Kandil...
Öcalan’ı diri diri gömme pahasına bu “şehir savaşı”nı
başlatmıştır...
Amaç Türkiye’nin güneydoğusunda Kobani benzeri bir kaos
yaratmaktır...
Esad’ın Rusya destekli misillemesine maşa olmuştur Kandil...
Ve zaten bu yaptığı da PKK’nın varoluş tarihine uygundur.
Nasıl bir zamanlar PKK Esad’ın desteğinde Bekaa Vadisi’nde serpilip
geliştiyse...
Rusya’nın baba Esad’a verdiği silah desteği Öcalan’ın Mahzun
Korkmaz Akademisi’nde cinayet eğitimine dönüştüyse...
Nasıl binlerce gencimiz, fidan gibi çocuğumuz alçakça pusulara
kurban gittiyse...
Şimdi de Bayık bu mirasın hakkını veriyor.
O mirasın adı “maşa olmak”tır...
Şimdi Bayık da oğul Esad’ın ve Rusya’nın maşalığına
soyunuyor.
Sur’da olan budur.
Ve Öcalan’dan kalma eski bir oyunun yenilenmiş sahnesidir.