CUMARTESİ günü bir soru sordum:
-Olimpiyat şampiyonu, Avrupa şampiyonu olan kızlarımız doping yüzünden cüzamlı muamelesi görüyor. Onları bu kadar kolay harcamalı mıyız?
-Tek suçlu onlar mı?
‘Doping meselesi’ o kadar acıyan bir yaramız ki, okurlar neredeyse
ikiye bölündü.
Bir kısmınız verilen para ödüllerinin, altınların alınması
gerektiğini söyledi. Çünkü hırsızın hiç mi kabahati yok diye
sordu.
Bir diğer görüş ise şöyleydi:
-O kızlar (Nevin ve Aslı) ay-yıldızlı bayrağımızı defalarca
Avrupa’nın zirvesine çıkarttılar.
Elbette doping varsa bunun cezasını çekmeliler. Ama onların da
hayatını zindan etmek yanlıştır. Tek suçlu onlar değildir.
Antrenörleri, diyetisyenleri, federasyonu nerede?...
Görüşler bu şekilde ayrışınca daha da üzerine gittim. Yetkilileri,
sorumluları, tecrübeli isimleri aradım.
Ve dün Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç aradı.
Büyük bir samimiyetle aynen şöyle dedi:
“Fatih Bey, bu mesele çok derindir. Bir görünen yüzü vardır bir de
görünmeyen yüzü.
Ben dopinge karşı sıfır tolerans diyorum. Ancak unutulmasın ki
görünen yüzünde atletler, sporcular varsa, görünmeyen yüzünde de
antrenörler, diyetisyenler idareciler var.”