İKİ gündür yazdığım turizm yazıları üzerine bir sohbetten türedi bu söz:
“Türkiye’nin değeri düşerse, hepimizin değeri düşmüş olmaz mı?”
Türkiye bir markadır.
Dünyanın bütün devletleri aslında bu büyük insanlık borsasında bir markadır.
Bilimiyle, insan kaynağıyla, kültürüyle, ahlakıyla, üretimiyle bir markadır. Her ülke ürettiği televizyon, cep telefonu, otomobil markasıyla bir değerdir.
Mesela ABD Büyükelçiliği her yıl bağımsızlık gününde bir resepsiyon verir.
Dünyanın en güçlü ve zengin ülkesinin elçiliği, o resepsiyon için para harcamaz. Sponsorlarla yapar, biliyor musunuz?
Davetiyenin arkası sponsorun markalarıyla doludur.
Çünkü ABD kendisini bir marka olarak pazarlar.
O markanın zenginliği, kendi insanının refahıdır çünkü.
Kore başbakanı gelir...
Bakarsınız, Ankara protokol yoluna Kore otomobillerinin, televizyonlarının markaları, amblemleri asılır. Bir Kore bayrağının yanına bir otomobil markası...
Japon öyle...
İngiliz başkonsolosu İngiltere sanayisini anlatmak için neredeyse bir “pazarlama müdürü” gibi çalışır.
Çok da başarılıdır.
Yıllar önce Riyad’da Türk Büyükelçiliği’nde bir resepsiyondaydım...
Baktım, Japon elçisi elinde birtakım dosyalar, Kraliyet mensuplarının, şeyhlerin önünde hummalı bir şekilde bir şeyler gösteriyor.