BUNCA şehir, bunca belde gezdikten sonra...
Gittiğim her yerde bir yorgunluk gördüm. Bir gerilim. Bir
çekiştirme. Ortadan ikiye ayırma.
Batman'dan Bursa'ya... İzmir'den Siirt'e kadar.
İnsanlarla konuştum. Yazdım. Ama her yazıdan sonra, sanki geriye
doğru bir boşluk kaldı.
Bir eksiklik vardı yazdıklarımda.
Neydi bu?
Şimdi görüyorum ki...
Neşesi olmayan seçim sokakları görmüşüm. Kahkahası olmayan
meydanlar. Tebessümü eksik kahvehaneler..
Oysa seçim dediğimiz bir demokrasi şöleniyse eğer...
Daha doğru cümle şu olabilir:
- Nerede o demokratik zarafet?
- Demokrasi bir seçim mi, yoksa bir kavga mıdır?
- Savaşır gibi demokrasi olur mu? Yok etmeye ayarlı ve karşılıklı
ihanetle suçlayıcı bir demokrasi nasıl gelişebilir?
Eğer demokrasi bir uygarlıksa... Bir kültürse...
Bunun yarına kalacak bir zarafeti olmalı.
iktidarın bir zarafeti. Muhalefetin bir zarafeti. Parlamentonun bir
zarafeti.
Protestonun bile bir zarafeti olmalı...
Mizahı olmalı...