Ülkemizde iç göç hızının artması, şehirleşme, internet kullanımının yaygınlaşması, kadın ve erkek rolünde değişim ile aile kurumunun parçalanmasıyla ortaya çıkan sosyal sorunlardan en çok çocuk ve gençler etkilenir. Toplumsal değişime paralel hızla yaygınlaşan madde kullanımı bir virüs gibi gençlerin geleceğini tehdit eden büyük bir beladır.
"TÜİK” verileriyle Türkiye'de madde kullanımı 2011'den bu yana 17 kat arttığı, madde kullanım yaygınlığının 15-34 yaş grubu genç yetişkinlerde genel nüfusa göre daha yüksek olduğu, uyuşturucu maddeyi ilk defa kullanma yaşı ortalaması da 13,88 ve kullanım yaşı ise 10'a kadar düştüğü gerçeği gençlerin nasıl bir tehditle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Gençlik risk altında
Gençlik döneminde ergende meydana gelen fiziksel, ruhsal ve davranışsal değişim ebeveynlerde kaygıya yol açabilir, aile içi strese neden olabilir. Yaşanan hızlı değişim aile içi krizlere, ebeveynleriyle ilişkilerde çatışmalara yol açabilir. Eşler çocukları üzerinde otoriter, baskıcı veya koruyucu kollayıcı tutumlar sergiler. Kontrollerini arttırmaya çalışır, koruyucu kollayıcı bir tavır alırlar, çevreye güvenmeyerek, toplumdan çocukları adına korkarlar. Bu yaklaşım çocuk üzerinde baskının artmasına sebep olur. Çocuk duygularının kabul edilmediğini, değersiz olduğunu, anlaşılmadığını düşünerek ailesinin ilgisini çekebilmek için madde kullanmaya yönelir. Olumlu tutumlarla ailesinin dikkatini çekmeyi başaramayan genç zararlı alışkanlıklarla ailesinin ilgi odağı olur.
“Hayır” diyememek